Çağlayan: Tutuklama kararı paçavradır
Amerika'da Reza Zarrab davasında hakkında tutuklanma kararı verilen Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan, "Siyasi bir davadır, ben Amerikan vatandaşı değilim, o mahkemeyi de tanımıyorum" dedi.
Çağlayan, tüm medyanın görüşünü almak için kendisini aradığını ve bugüne kadar Amerika'daki davada verilen "tutuklama" kararı hakkında konuşmadığını vurguladı ve açıklama yapmak istemedi.
Çağlayan'la, 50 yıllık dostluğumuz var. 21 Kasım 2017 Salı gecesi CNNTÜRK televizyonunda Şirin Payzın konuklarına Zarrab davası hakkında "Ne oluyor?" diye soracak. Bu yanıtını da oradan kullanacağım, hakkındaki tutuklama kararı için ne diyorsun dedim ve ilk kez konuştu.
"Paçavra" dedi tek kelime ile.
Bu kez Çağlayan bana, "Sen Ankara'nın çok deneyimli ve doğruları yazan gazetecilerinden birisin. 2014 sonu, 2015 başında Türkiye'nin İran'la yaptığı ticaret konusunda Meclis Komisyonu raporunu 4-5 gün dizi yapmıştın ki yazdıkların tamamen gerçeklerdi. Bugün aynı gerçekler Amerika'daki Zarrab davasında da yer alıyor" diye vurguladı.
Zafer Çağlayan'ın ofisinde 1 metre eninde 2 metre yüksekliğindeki tabloda yazanları da yaptığım dizideki gerçekleri de yazayım.
O tabloda David Kohen adı geçiyor. Kohen 2013 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde Hazine Müsteşar Yardımcısı.
Türkiye, Birleşmiş Milletler'in İran ambargosunu, "İran'la ticaret yapacak ülkeler kendi ülkelerindeki bankalarda İran Merkez Bankası adına hesap açacaklar. İran'dan doğalgaz ve petrol alınırsa bedeli bu hesaba yatırılacak. O ülkenin İran'a yapacağı ihracat bedelleri de bu hesaptan karşılanacak" şartı çerçevesinde 2010 yılından sonra uygulamaya koydu.
Türkiye'de özel bankalar yanaşmayınca konuyu bakanlar kuruluna taşıyan dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Halk Bankası'nın görevlendirilmesini sağladı. Bu sayede 2011 yılında 3,5 milyar dolar tutarında doğal gaz ve petrol alan Türkiye, bu rakamı 2012 yılında 11 milyar dolara çıkarttı.
Enerjide dışa bağımlı olan Türkiye kendi ürünlerini satarak 11 milyar doların ülkemizde kalmasını sağlarken, dış borçlanmanın azalmasına da yol açtı. Yani bankalardan faiz ile kredi alma ihtiyacı da kalmadı 2013'de Türkiye'nin.
Amerikan şirketleri başta olmak üzere yerli ve yabancı şirketler de Halk Bankası'nın bu yöntemi ile İran'a mal satıyorlardı ki Hükümet, Türkiye'de yerleşik olmayan yerli ve yabancı şirketlerin bu yöntemden yararlanmaması için Halk Bankası'na talimat verdi.
İşte Amerika'da kıyamet o tarihte koptu ve Amerikan Kongresinin 46 Senatörü Türkiye'nin İran ambargosunu BM kararlarına aykırı deldiği konusunda 11 Nisan 2013 tarihinde kesin uyarı yayınlayarak Türkiye'yi suçladılar.
David Kohen o tarihte hangi göreve atandı biliyor musunuz?
CIA, yani Amerikan Haber Alma Örgütü 2. Başkanı oldu.
AKP 2013 yılının ortalarında Fethullah Gülen'in en büyük gelir ve insan kaynağı olan dershanelerin kapatılması çalışması başlattı.
Ekim Kasım 2013 döneminde Gülen yandaşı medya AKP'ye şiddetle muhalefet yapmaya başladı ki, önce 17 Aralık sonra da 25 Aralık tarihlerinde FETÖ, polisleri ve savcıları ile harekete geçti.
Ve 15 Temmuz kahpe darbe girişimi ile Türkiye'de rejim değiştirilmeye kalkışıldı.
Zarrab davası konusunda, "Türkiye'de yargılansaydı Amerika'da bu dava olmazdı" görüşünü dile getirenler, 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na ifade veren MİT eski Müsteşarı Emre Taner'in, "Bu darbe girişimi Fethullah'ın boyunu aşar, arkalarında gizli servis var" sözlerini de dikkate almalılar.
Mesele 1 Mart 2003'te tezkerenin Meclis'ten geçmemesi, Nisan 2003'te Türk askerinin başına hainlerin çuval geçirmesi ile başlayan, 15 Temmuz FETÖ kalkışması sonrasında PKK, PYD, YPG'yi müttefik kabul etme, Zarrab davası, vize ve şimdi de NATO'nun şerefsizliğinin sorunu değildir.
Mesele Amerika ile Türkiye arasındaki krizdir ki, kısa dönemde bitecek gibi de görünmemektedir.
Son söz olarak şunu vurgulamam lazım ki, 17-25 Aralık'ta ve tüm zamanlarda tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen rüşvetçilerden ve yolsuzluk yapanlardan bu dünyada da öbür dünyada da hesap sorulmalıdır.