"Büyüycem, Ekonomi Bakanı olcam"
Dolar 3.98 lirayı bulduğu gün ne diyordu Cumhurbaşkanı danışmanı?
-Dolar 4 lira demek algı operasyonudur..
Dolar 3.98 lirayı bulduğu gün, ne diyordu Başbakan Yıldırım?
-Her şeyi Dolar'a bağlamayın.. İniyor-çıkıyor..
Dolar 3.98 lirayı bulduğunda ne diyordu Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci?
-Türk lirası değer kaybetmiyor.. Dolar değer kazanıyor..
***
Böylesine muhteşem ekonomik analizler yapabilen bir kadro ile işimiz iş yani..
Peki, Dolar 3.98 lirayken "Türk lirası değer kaybetmiyor, Dolar değer kazanıyor" diyen ekonomi Bakanı Zeybekci, Dolar 4 lirayı bulduğunda ne dedi biliyor musunuz?
-Dövizdeki artış Türkiye gerçeğini yansıtmıyor..
***
Şimdi daha iyi anlıyorum, AKP'nin Türkiye'nin geliştiğine dair, yepyeni fırsatlara kavuştuğuna dair propagandalarının nedenini.. Baksanıza, Ekonomi Bakanı olmak bile ne kadar kolaylaşmış..
Haksızlık demeyin.. Öyle ekonomi uzmanı falan değilim.. Ama Dolar'daki her 1 kuruş artışın, ülkemin ekonomisine, borcu olan iş adamına, borcu olan vatandaşa ne kadar milyar, ek yük getirdiğini bilmeyecek kadar da aptal değilim..
Bu artış, şu partili bu partili ayırmıyor.. Ve bu ülkede, yüklü borcu olanlar da genellikle AKP'ye oy vermiş olanlar.. Çünkü iktidarın ekonomik sözlerine ve yarattığı algıya inandılar, ev kredisine girdiler, otomobil aldılar vs..
Ekonomi sıkıntıya girdi mi, kim kime oy vermiş, kim ne düşünüyor diye sormayacak..
İşin özeti, "Ülke bizim", Allah uzak tutsun ama gelirse "Kriz bizim.."
***
Dolar 4.15 olmuş.. Ekonomi Bakanı diyor ki, "Artış Türkiye gerçeğini yansıtmıyor.."
Ve şimdi, ben bunları dedim diye bana bir dünya laf edeceklere bir önerim var;
-Aranızda döviz borcu olanlar, bankaya mı, bir şirkete mi, bir şahsa mı bilmem, gitsin alacaklısına desin ki, "4.15 lira Türkiye gerçeğini yansıtmıyor.. Ben sana olan borcumu 3 liradan hesaplayacağım.."
Alacağı cevaba göre, bana ettiği lafları yeniden masaya yatırsın..
Hakkım geçmişse helal olsun..
Ama şimdiden söyleyeyim, hayaller Hawaii, gerçek, Haliç kıyısında mangal..
Hayat bu kadar gerçek.. Tıpkı dövizdeki gerçek gibi..
***
Hadi hepimiz büyüyelim!
Türkiye'nin 2017 yılı büyüme rakamı açıklandığı günden bu yana tartışılıyor..
Dedim ya ekonomi çok anladığım bir alan değil.. Bu konudaki tartışmaları da çoğu zaman uzaydan gelmiş gibi dinlerim.. Makrolar, mikrolar arasında, gelişmelerin, programların cebime nasıl yansıdığını anlamaya çalışırım.. Birçoğumuzun gerçeği budur..
Büyüme rakamlarıyla ilgili çeşit çeşit değerlendirmeler oldu.. Her konuşana kulak verip bir sonuç çıkarmaya çalıştım..
En temiz ve anlaşılır olanı, dün bir iktisatçı büyüğümden geldi..
"Türkiye öyle bir büyüyor ki" diye başladı lafa.. İçimdeki ses "Demek ki haksızlık ediyorsun bazı eleştirilerinde" dedi bir an.. Sonra devam etti o büyüğüm;
-Bak kardeşim.. Öyle bir sistem oturttular ki Türkiye'de, her adımımız tüketim..
Bir ekonomi üretimsiz büyüyebilir mi? Büyür.. Büyür ama balon gibi patlamaya mahkûmdur.. Şimdi, aylık geliri 2500 lira olan bir evi düşünelim.. O evdekiler, o ay içinde 2675 lira harcarsa ne olur? O evin ekonomisi yüzde 7 büyümüş olur..
Peki ek bir gelir yoksa ne oldu? O ev, o ay 175 lira borçlandı.. Ve bu her ay katlanarak yürüdü.. Ülkeler için de böyle.. Üretmeden harcadıkça, evet ekonominin hacmi büyür ama, bu, ülkenin ekonomisinin büyüdüğü anlamına gelmez.. Borcun büyüdüğü anlamına gelir.. Sonra, gün gelir, katlanarak büyüyen borç için tırım tırım para ararsın.. Ev için eşten dosttan, ülke için bulabildiğin kaynaklardan.. Ve bu sarmaldan, yeni gelir kaynakları yaratmadan, yani üretmeden kurtulamazsın..
***
Sözünü ettiğimiz ev, hepimizin evi, yani ülkemiz.. Ve ekonomik gerçeğimiz de bu..
"Onlar konuşur, Ak Parti Yapar" dedikleri işte bu.. Yaptılar, hem de gayet iyi yaptılar(!)
Ülkenin iki büyük holdingi bankalara olan borcu için yeniden yapılandırma istiyor.. Döviz tırmanıyor.. Piyasalar çek mezarlığına dönüyor.. Borçlar katlanıyor..
Ve hepimiz sessiz sedasız, "Ha bu 175 lirayı nereden bulacağız?"ın telaşındayız..
Sözüm ona 'Uçan ekonomimiz', kaçan huzurumuza doğru yol alıyor..
Sessiz çığlıkların yükseldiği ülkede Ekonomi Bakanı da hâlâ diyor ki;
-Dövizdeki artış Türkiye gerçeğini yansıtmıyor..
Ninni okusa kulağa hoş gelecek, eyvallah diyeceğiz de, bari aklımızla alay etmeyin..
***
Korku duvarı
Dün, 52 kapı çalıp 17 kapıdan yanıt alıyormuş anket firmaları.. Sağlıklı sonuçlar elde edebilmek için gerekli rakam ya da yüzde buymuş..
Bu, neyin kanıtı? Toplumdaki korkunun.. 52 kapıdan ya da kişiden 35'i şu ya da bu nedenle korkuyor yanıt vermeye.. Ya da en azından çekiniyor..
Üniversite yıllarında anketörlük yaptım.. Bildiğin et suyu markasıyla ilgili soru sorarsın, "Bilmiyorum kardeş, beni karıştırma" diye cevap alırsın.. Et suyu markası yav.. Siyasi bir soru değil.. Et suyundan fişlenme ihtimalin de yok.. Zaten anketörün de kimseyi fişlemek gibi bir niyeti yok..
***
Peki bu bilgiyi niye paylaştım.. Şundan; Anket firmaları artık 52 değil 104 kapı çalıyormuş.. Ne için? 17 kapıdan yanıt alabilmek için..
Yani? Yanisi şu, eskiden 35 kapı ya da kişi korkardı.. Şimdi 87 kapı korkuyor..
"İleri demokrasinin" ters etkileri demek ki.. Oysa Banu Alkan'ın dediği gibi, "Hepimiz demokrasiyiz.."
AKP ile demokratik hayatımıza çöken dayatmacılık, koca bir toplumu da korku duygusuyla esir alıyor..
O duvar yıkıldığında neler olduğunu ise, kulak verirseniz eğer tarih fısıldıyor..
***
Bu arada, bu korku ikliminin sorumlusu iktidarın algı değirmenine su taşıyan anket firmalarının da dikkat etmesi gerekmez mi? Sadece 17 kapı çaldıkları gün, kendileri de nefes alacak aslında.. Maliyet açısından, iş yükü açısından..
Yeri gelmişken not düşerek bitirelim;
Değirmenine su taşıdığınız algı operasyonları, farkında değilsiniz ama en fazla sizin sırtınıza yük bindiriyor abiler..
Sadece 17 kapı çaldığınız günler, olmadı 20 kapı çaldığınız günler gelir inşallah.. Türkiye bunu hakkediyor..