Büyük tuzağa karşı her Türk’ün görevi!
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, “Önümüzdeki süreçte iftiranın ve yalanın dozunun artacağına dair haberler yer alıyor. Artık duyulmamış, görülmemiş söylentilerin çıkacağını görüyoruz. Artık ne olacağını bilemiyoruz çünkü hileye alışkın değiliz. Böylesine büyük hilelere aklımız ermiyor, biz dürüst düşünen insanlarız. Komplo teorisi gibi geliyor bu yaşadıklarımız. Şu anda içinde bulunduğumuz tuzağın hedefi, sadece Başbakanımız değil, hükümet değil, doğrudan ülkemizi ve devletimizi hedef alıyor. Bunu savuşturmak da hepimizin görevidir” dedi.
Ayşenur Hanım gençtir, hayatında tuzaklarla karşılaşmamış olabilir ve “Büyük hilelere aklımız ermiyor” derken, kendi adına samimi olduğuna da inanıyorum. AKP iktidarını oluşturan kadroların büyük hilelere akıllarının ermediğini, dürüst düşündüklerini iddia etmek ise tam bir gaflettir.
***
AKP ‘nin programı bile ABD ‘den bir lobi şirketi üzerinden gönderilmiştir ve bu parti, yönetim kadrosu olarak Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarının savcılığını üstlenmek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetleri ‘ne ve milli güçlere karşı uydurma delillerle operasyon üzerine operasyon yaptırmış; hesap günü yaklaşırken de bütün sorumluluğu, emniyet ve yargıya ortak ettiği cemaatin üzerine yıkarak, kendisini kurtarmaya çalışmaktadır.
Bu davaların, Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte Türkiye ‘ye kurulmuş büyük komplolar olduğunu, “kumpas” tabiriyle açıklamalarının sebebi de paçayı kurtarma çabasından başka bir şey değildir. Kumpasın uygulanmasına 5 Kasım 2007 ‘de Beyaz Saray ‘da Tayyip Erdoğan-Bush görüşmesinde karar verildiğini de herkes biliyor!
Diğer taraftan AKP ‘nin gerçekte kimler için çalıştığını, aklı olanlar görüyor ve anlıyor. Fener Rum Patriği Bartholomeos ‘un sözcüsü Dositheos Anagnostopulos, 2009 yılı Aralık ayında Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde yazan Kai Strittmatter ‘e yaptığı açıklamada “Hristiyanlar için böylesine girişimde bulunan bir Başbakan görmedim” diyordu.
Alman yazar “Peki Erdoğan ne yapıyor?” diye sorduktan sonra devam ediyordu:
“Geçen yaz adalarda bir Ortodoks manastırını ziyaret ederek Patriğe yardım sözü verdi ve Hristiyanların Türkiye ‘den kovulmalarının ‘faşistçe ‘bir uygulama olduğunu söyledi. Türkiye ‘deki üniversitelerde Kürt filolojisi fakülteleri var ve Kürt köylerine Kürtçe isimleri iade ediliyor, ancak Erdoğan daha da ileri gitti ve 1937 yılında ordu tarafından Dersim’deki Alevilere karşı yapılan katliamı bir suç olarak nitelendirdi.”
***
AKP’nin bu tür politikalarla gerçekte ne yapmak istediğini Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, 2013 yılı Mart ayında Moskova ‘da ispatladı ve “Geçmişte yapılan bazı yanlışlıklar yüzünden ülkemizi terk etmiş Hristiyan ve Yahudiler var. Hepsine ‘Ülkenize geri dönebilirsiniz’ diyoruz” dedi.
AKP, işte bu “tarihi proje” için kurulmuş bir partidir. Erdoğan’ın “Türk’üm” diye başlayan andımızı okullardan kaldırması, “ayaklar altına alacak” kadar Türk Milliyetçiliğine kin duymasının sebebi, farklı etnik kimlikte olanların Türkiye’den kovulmuş olmasıydı! Toplamda, “Karşıma Türklükle, Kürtlükle gelmeyin ama Ermenilikle, Rumlukla, Yahudilikle gelebilirsiniz” demiş oluyordu!
AKP iktidarının, çözüm süreci adı altında PKK ‘yı özerklik ve bağımsızlık hedefine yaklaştırdığı, Abdullah Öcalan tarafından da ifade edilmektedir. Teröristbaşının, bağımsızlığa giden yolda iktidarla ortaklığın devam edeceğine dair mektupları, artık mitinglerde okunmaktadır..
Bütün bu yapılanlar, 31 Ocak 1896 tarihinde gizli toplantı yapan Amerikan Kongresi ‘nin Türkiye ‘yi Hristiyan eyaletlere ayırmak kararı ile örtüşmektedir.
Şimdi AKP eliyle girişilen saldırıyı görmek ve doğrudan Türkiye ‘yi hedef alan bu büyük komployu savuşturmak elbette her Türk ‘ün görevidir!