Büyük dava küçük insan!
İnançla teçhiz edilmiş, mutlağa iman etmiş insandan daha büyük silah yoktur.
Bir dava inşa etmek, insanları da ona iman ettirmek gözü kara ve fanatik eylemciler yaratır.
IŞİD, FETÖ ya da kör bir inanç alanının yarattığı yüce (!) davalar için bir insanın ya da bir kitlenin feda edilmesi yalnızca ayrıntıdır.
Kerameti kendinden menkul bir davaya inandırılmışlar, kendilerini seve seve o dava için feda ederler.
Sonuçta onlar burada ölüp, öbür tarafta kazanacaklarına inandırılmışlardır.
Bütün için parçadan vaz geçmek!
Taht kavgalarında binlerce insanın birbirlerini boğazlamaması için, tahta önce el koyanın taht üzerinde hak iddia eden rakibinin başını büyük bir görev aşkıyla vurdurması da bundandı.
Fransız ihtilalinin önemli simalarından Mirabeau, ünlü varlık vergisini savunduğu nutkunda şöyle diyordu:
"İki asır bozulma ve eşkıyalık, krallığın içine düşüp batmak üzere olduğu uçurumu kazdı; bu korkunç uçurumu doldurmak gerek.
O halde, işte Fransız mülk sahiplerinin listesi; daha az yurttaşı kurban etmek üzere en zenginlerin arasından seçiniz.
Ama seçiniz; zira tüm kitleyi kurtarmak için, bir küçük sayının ölmesi gerekmez mi? Haydi, bu iki bin itibar sahibinin, açığı kapatacak imkânları vardır.
Maliyenize intizamı, krallığa sükûn ve refahı iade ediniz...
Vurunuz, bu kötü zebihaları (kurbanlıkları) acımasızca kurban ediniz."
Binleri kurtarmak için yüzleri feda etmek!
Napolyon'un "Akka önlerinde mukavemet gördüğü için değil, ordunun kurtulması uğruna hasta askerlerini tereddütsüzce zehirletmesi, oldukça önemlidir."
Bu emri alıp da tereddüt eden ordu baştabibine General; "Ben, şu kadar yüz oğlumu, geriye kalan şu kadar bin oğlum kurtulsun diye zehirletiyorum! Size ne oluyor?" demiştir.
Bu iktidarın ve gücün kanunudur!
Burada İslam'da 'haksız yere bir insanı öldürmenin bir kâinatı öldürmekle' eş tutulduğunu hatırlayalım!
Kötülük iyi işlere de yarar!
Bu düşüncenin temelinde önemli bir felsefe vardır: Yaşam, doğuştan var olan bir çatışma gücü tarafından biçimlendirilir.
Lorenz'in kendi deyimiyle, "Kötülük iyi işlere de yarayabilir."
Suç ve Ceza'nın kahramanı Raskolnikov'un işlemeyi planladığı cinayet öncesinde kendini cinayete ikna etmek için, şunları içinden geçirir:
"Yardım eli uzatılmadığı için boşu boşuna harcanıp giden körpe güçler var... Kocakarının paralarıyla yapılması ve düzeltilmesi elde olan yüzlerce, binlerce hayırlı iş ve girişimler var.
Onlarca aile sefaletten, ahlak bozukluğuna uğramaktan, kötü yollara sürüklenmekten, zührevi hastalıklar hastanesine düşmekten kurtarılabilir!..
Öldür kocakarıyı, al parasını; sonra da bu parayı tüm insanlığın, herkesin yararına harca!..
Sen ne dersin bu işe, yapacağın binlerce hayırlı işle bu ufacık cinayet unutturulamaz mı?
Bir hayata karşılık kötü yola sürüklenmekten, mahvolmaktan kurtarılacak binlerce hayat!
Bu veremli, bu aptal, bu huysuz kocakarının yaşamının ne değeri olabilir ki?..
Herhalde bir bitin, bir hamam böceğinin hayatından daha değerli olmasa gerek!
Bir yanda değersiz, insanlığa yarardan çok zararı olan, niçin yaşadığını kendisi de bilmeyen, ölümün eşiğinde bir tefeci kocakarı; öte yanda yardım görmedikleri için boş yere harcanan körpe güçler...
Evet bir tek ölüme karşılık, binlerce hayat kurtulabilir."
'Yok etmek yaratıcı bir tutkudur'
"Yok etme tutkusu da yaratıcı bir tutkudur" sözü Bakunin'e aittir.
"Bir Avrupalıyı öldürmek bir taşla iki kuş vurmaktır...
Geriye kalan ölü bir adamla, özgür bir adamdır."
Bu söylem de Batılı düşünürlere aittir.
Özgür adamı ölü adamın varlığına bağlayan mantık, proleterin özgürlüğünü burjuvanın ölümüne bağlayan mantıkla aynıdır.
Bir insan neye inandırılırsa o olur!