Bursa'dan Karagümrük'e
Ömer Üründül'ü yıllardır tanırım. Elbette, herkes gibi taraftarı olduğu takım var. Ancak, yorumlarındaki objektifliği övmeye kelimeler yetmez. Hak edeni metheder, yanlış yapanı eleştirir. Tabii abartmadan. Sadece gerçekleri ortaya koyar. Üründül'ün angaje olduğu kanal da yoktur. TRT'den a Spor'a kadar baştacıdır.
Kendisi gibi futbol tutkunu olan babası Halil Sedat Üründül'ü Güniz Sokak'ta tanımıştım. Süleyman Demirel 'in GAP'ı emanet ettiği "Devlet Müteahhidi" idi. İnşa ettiği dev eserleri tekrarlamayacağım. Ancak, Türkiye'de gazeteler Afrika ve Güney Amerika'daki futbol turnuvalarına tek sütun yer verirken, o gider yerinde izlerdi. Baba Üründül'ü tekrar rahmetle anıyorum. Ömer böyle bir babanın oğlu. "Futbol ilk işi". Yanlış anlaşılmasın buradan gelecek parayla ilgisi yok. Hobisi bu. Kurduğu düzen aslında tıkır tıkır işliyor. Bu uzun girişi niye yaptığım konusuna geleyim. Onu son olarak NTV Spor'da gördüm. Güntekin Onay ve Emre Gönlüşen ile "Futbol Aktüel"deydi. Bursaspor'un başına gelenlerle başlandı. Ona yöneltilen ilk soru "Ne diyorsun?" oldu. Üründül'ün üzgün yüz ifadesi öne çıktı ve cevabı sadece "Ne diyeyim" oldu. Sanırım bu her şeyi özetlemeye yetti. Sonra dünyadan taraftar örnekleri verdi. "Koca Fenerbahçe'nin 10 bin kişiye oynar konuma geldiğini" söyledi. İngiltere'de sıradan takımların taraftarının stadı tamamen doldurduğunu belirtti. Hepsinden önemlisi sahaya bir tek cisim -biz yabancı madde diyoruz- atılmadığını üstüne basarak vurguladı.
Arada hem Bursaspor hem Fenerbahçe takımlarının oyun ve oyuncu analizlerini yaptı. Şu sözlerini her iki takımın sempatizanları iyi okusun tabii yöneticileri de:
"* Bursaspor'un futbolcu kadrosu yetersiz. Böylesi bir ekipten beklenti çok fazla. Camia eldeki sporculara hakketmedikleri yüklenmede bulunmakta.
* Fenerbahçe'de transfer yanlışları yapıldı. Orta sahası tamamen ön liberolardan kurulu. 10 numara ve gerçek santrforu yok. Kağıt üstünde 4 tane gözükse de hızlı ve adam geçen oyuncusu bulunmuyor."
Ömer Üründül, eleştirilerinde bile kimseyi kırıp dökmeyen yapıya sahip. Çoğunluğu "vurun abalıya" diyen spor yorumcusundan ayrı konumda. Hakkını teslim etmek gerekirse Futbol Federasyonu'nun başkanlığını yapacak özelliklere sahip. En azından başkan yardımcısı olmalı. Her şeyin siyasete bağlı olduğu bir ülkede bu mümkün mü? İşte orası zor.
Geçmişten kalanlar
Tercüman yıllarında mini futbol maçlarımız ünlüydü. Benim takımımın hiç yenilmediğini söylemeliyim. Hatta Attila Gökçe'nin kendi kendini hakemliğe atadığı bir maçta dahi 2-2 ile kurtulmuştuk. Gökçe'nin o felaket yönetimini hatırladıkça şimdi yaptığı hakem eleştirilerine gülüyorum. Bizim oyunlarda kimler yoktu ki; Yemen Ekşioğlu, Kemal Belgin, Faik Gürses, Erkan Yiğit, Sedat Sertoğlu, Faik Akın ve daha kimler kimler.
Yemen Ekşioğlu, Anadolu yakasında Varan tesislerinin halı sahasını ayarladı. Gece cümbür cemaat karşıya geçtik. Rakip, Ömer Üründül'ün ekibi. Biz erken gittik. Bir de baktım o sıralar fırtınalar estiren Sarıyer'in futbolcusu Sercan orada. Hemen aklıma muzurluk geldi. Annesini karşılayacağını söyledi. Ben de, kafamdaki planı aktardım. Kabul etti. Üründül geldiğinde, Sercan'ın koluna girip Ömer'in yanına gittim. Gayet ciddi "Bugün Sercan bizim takımda oynayacak" dedim. O sakin Ömer adeta isyan etti; "Olmaz öyle şey". Bir yandan da Sercan'dan özür dilemekte; "Kusura bakma kardeşim. Bunun seninle ilgisi yok" deyip duruyor. Epey bağırttıktan sonra tezgahı açıkladım. Üründül dahil herkes gülmeye başladı. Sercan'ı oynatamadık ama yine galip geldik.
Karagümrük örneği
Mütevazı semt takımı Karagümrük'ü efsane yapan başkanı İbrahim Sevin'dir. Fenerbahçeli Müslim Bağcılar gibi gümrük komisyoncusu bir para babası idi. Kadri Aytaç gibi futbolcuları transfer etti. Büyükleri yener hale gelindi. Tarihte ilk kez lig üçüncüsü oldular. Bilinçsiz taraftarın tahrikleriyle "Niye şampiyon olmadın" diyerek adamı dövdüler. Sevin de çaresiz kulübü bıraktı. Ondan sonra da Karagümrük'ün amatör kümeye kadar düşen süreci yaşandı. Anlaşılan bu örnek başka kulüplerin kulağına küpe olmadı.
Rahmetli siyasetçi Osman Bölükbaşı'nın ünlü benzetmesi sanki bu günler içindi:
"Bunlar, adamı omuzlara alıp taşırlar. Umduklarını bulamayınca, yere indirip üsütünde tepinirler". Maalesef tribünlerimizdeki gelenek hep böyle. Değişeceği de yok. Futbolumuz siyasetten farksız!