Burnundan soluyan yanardağ!..
Bakmayın Türkiye'nin neredeyse her ilçesinde, yerden biter gibi çoğalan devasa alışveriş merkezlerinin (AVM) yol açtığı o tuhaf ve sonradan görme gösteriş salgınına!..
Özellikle dolaştık, gördük, dinledik, konuştuk; Mesele, ekonominin iyice tökezleyen, sarsan, yıpratan ve iflaslara sürükleyen gidişatını gözlemlemekse, eminim 80 şehirdeki manzara da İstanbul'dan pek farklı değildir...
Çarşılarda boşalan dükkanların yanı sıra; kirasını, vergisini, işçi parasını ödeyemeyen esnafın kepenk indirirken içinde bocaladığı panik her şeyi anlatıyor...
Her yerde aynı manzara var çünkü... İstanbul'un iki yakasından en uç noktasına kadar, her bölgede dükkanlar son bir yılda da sıklıkla görüldüğü gibi bomboş, mağazalarla çevrili meydanlarda ise kimse yok... İş yerlerinin üzerine kül elenmiş sanki...
Nereye baksanız, boşaltılmış, tasfiye edilmiş fabrikalar, mağazalar, lokantalar, kafeler ve satılık-kiralık tabelaları...
Ödeme sıkıntısının yanı sıra ağır vergilerle ezilerek adeta bunalıma giren esnafın yüzünden düşen bin parça... Hangi AVM'ye, hangi çarşıya uğrasanız, hangi esnafa derdini sorsanız infial vaziyeti!.. Herkes birbirine isyan ediyor, herkes öfkeli ve gidişattan hoşnutsuz...
Velhasıl Türkiye'nin en kalabalık kenti İstanbul, memleketin ahvalini topyekûn anlatmaya yetiyor da artıyor;
Sayıları çığ gibi büyüyen AVM'ler, yiyecek-içecek katları dışında sinek avlıyor, esnaf ne yapacağının şaşkınlığında, ileriyi göremeyen kör bir gidişatın karmaşasında çaresizce bekliyor...
***
Halının altına süpürülen ateş!..
Türkiye'nin ekonomik vahametini net olarak görmek için yalnızca İstanbul piyasasına ve yılgınlığa düşen on binlerce esnafın çaresizliğine bakmak yetiyor...
Ancak ülkenin her köşesinde büyüyen ekonomik krizin adeta hayalet çarşılara çevirdiği mekanlar yalnızca AVM'ler de değil...
Her mahallede, her ilçede, alışveriş mekanları enflasyon ve pahalılık kaosundan nasibini almış olmalı ki, kalabalıklar pek bir şey almadan dolaşıyor İstanbul çarşılarında...
Kimi aklıevveller derin ekonomik kaostan habersizcesine, AKP'nin "erken seçim"e hazırlandığı konusunda sürekli ahkâm kesse de, Türkiye'nin en kalabalık kenti olan İstanbul piyasasından yansıyan çöküş görüntüleri iktidar partisi için hiç de iç açıcı sonuçlar yansıtmıyor...
Nereye baksanız, piyasalar yangın yeri çünkü... Ve sıkıntılar tek başına AVM, çarşı-pazar durgunluğundan ibaret de değil...
Özellikle İstanbul'da; Kadıköy'den Bakırköy'e kadar adeta gökyüzünü işgal eden, genişletilmeyen eski yolları nedeniyle sırt sırta duran devasa apartman bloklarının, sitelerin başlattığı "kentsel dönüşüm" rantı da ters takla olmuş vaziyette...
Daha geçen yıl devasa kulelerin 50. katlarında, 40 metrekarelik kümes benzeri sözde "ev"leri en az 400 bin TL'ye pazarlayan müteahhitler de suni fiyat artışının cendereye dönüşen çıkmazında yalpalayıp duruyor...
İnşaat sektöründe de iflaslar artıyor, yarım bırakılan inşaatlar insanları mağdur ediyor, ardı ardına başlatılan kampanyalar ve reklam furyaları da konut satışlarındaki durgunluğu gideremiyor...
İstanbul piyasasının ahvalini yalnızca AVM ve inşaat krizi üzerinden şöyle kabaca anlatan yukarıdaki saptamalar, neredeyse yüzde 80'i iktidar denetimine giren yandaş medyaya yansıtılmıyor... Ancak o medyacıklardan kimileri, sürekli "emekliye zam" haberleriyle milyonlarca çaresiz insanla alay etmeye devam ediyor!...
Ve ABD dolarının 4 TL'nin üzerine çıktığı bir dönemde; kamuoyu son olarak taksici-UBER'ci kavgası ve Afrin'e götürülen iktidar artistlerinin "selfi" zavallılığıyla meşgul edilirken, üzerine sürekli kum atılırcasına söndürülmeye çalışılan piyasa yangını, bir yanardağın yeraltındaki öfkesi gibi patlamaya hazır halde, burnundan solumaya devam ediyor...
***
Umudun ipi kimin elinde?..
Evet; 4 Türk lirasıyla 1 ABD doları alınamayacak hale getirilen Türkiye ekonomindeki kaos ile bunun yol açtığı toplumsal krizi, köşe yazılarıyla-raporlarla anlatmak gerekmiyor aslında...
Çünkü memleketin, adeta enflasyon ateşi üzerinde dans eden, öfkesinden perendeler atan ahval ve şeraiti hiç kimseye yabancı değil...
Herkes piyasalardaki vahim gidişatın, döviz kuru belirsizliğinin ve durmayan zamlar nedeniyle yoksullaşan yaşamların farkında...
40 ile 150 TL arasında "maaş zammı" alan dar gelirli emekliyle çalışanların ceplerinden her geçen gün biraz daha ekmek tırtıklayan "dolar" ateşi ve pahalılığı anlatmanın pek yararı yok aslında...
"Çare" göstermek lazım da; o işi yüreklice, bilinçle, bilgiyle, yön göstermeyle üstlenmesi-yürütmesi gereken muhalefet partileri iktidarın sinsi oyalama taktiğinden bir türlü kurtulamıyor...
Daha önce de bu köşede dikkat çektik; AKP tayfasının biraz da medya gücüyle pohpohladığı yavan, yalan, boş, gereksiz ve abartılı suni gündeminin dümen suyundan bir türlü kendini çıkartamıyor muhalefet...
Hiç kuşkunuz olmasın; Yoksullaştır-köleleştir siyasetinin çiftçilerden işsizlere kadar, "üretme-çalışma, kredilerden-vakıflardan-destekleme primlerinden beslen" taktiğiyle kendine bağladığı kesimler de alım gücü çıkmazında debeleniyor...
Velhasıl; önce Man Adası skandalı, sonra şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, ardından Afrin-Menbiç kaosu ve bitmeyen PKK-FETÖ tartışmalarıyla suni gündemin ezeli tuzaklarında çırpınması sağlanan muhalefet, silkelenip asli görevi için kendine gelmeli bir an önce...
Yani; memleketin asıl sorunu olan işsizlik-yoksulluk-açlık çaresizliğinin ateşini körükleyen pahalılık-zam-dolar eziyetlerinin yol açtığı yıkımlara dönüverse muhalefet, kitleler bir "umut" seçeneğinin ipine sarılacak gücü bulacaklar kendilerinde...
Sözün özüne gelince... Meclis içi-Meclis dışı fark etmez; hangi parti, kimle ne "ittifak"ı yaparsa yapsın, AKP karşısındaki politik sarsıntıyı ve erozyonu durdurmanın tek yolu vardır;
Stratejilerini ve kadrolarını, iktidar-muhalefet arasında yıllardır kukla oyununa dönüşen "suni gündem" tuzağından kurtaracak bir parti, "iş-aş-ekmek" kavgasına öncülük ederek hızla güç kazanacaktır bu ülkede... Hodri meydan...