Bu ülke kolay mı kurtuldu?

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının bulunduğu Bandırma vapuru, üç gün süren yolculuk sonucu Samsun'a ulaşmıştı. Günlerden Pazartesi ve sabah 08:00'di. Limana yanaşıldığında tüm askeri ve mülki erkan oradaydı. Bu normaldi çünkü Paşa yola çıkmadan önce tüm yetkileri alıp gerekli emirleri yollamıştı. Bunlar arasında vali ve kaymakamlara da emir verebilmek mevcuttu. Mustafa Kemal hayatının tüm aşamalarında bulunduğu şartlar ne olursa olsun yönetme özelliğine sahipti. Bu önemli seyahatle, İzmir'in işgalinin çakışması acı bir tesadüftü. Paşa, İstiklal Savaşı'nın hazırlıklarında iken, Yunanları denize dökme planlarına da başlamıştı. Ege'deki, Trakya'daki birliklerimizin konumu, silah ve personel durumu ile ilgili bilgi topluyordu. Ona yollanan ısrarlı geri dönme isteklerini kabul etmedi. En güçlü birlik olan Erzurum'daki 15. Kolordu'nun desteğini arkasına aldı. Burasının komutanı Kâzım Karabekir'in koşulsuz garantisi Mustafa Kemal'i rahatlatmıştı.

Tüm Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ile irtibat kurdu. İşgale karşı gösteriler planladı. İngilizler ajanları vasıtasıyla Paşa'nın amacını öğrendiler. Görevden alınması için saraya ağır baskı uygulamaya başladılar. 8 Temmuz 1919 akşamı ipler koptu. Erzurum'daki telgrafhaneden "istifasını bildirdi". Muhatabı Harbiye Nazırı Ali Fuat Paşa "padişah seni azletti" demekte geç kalmıştı. Bu restleşme olurken, Mustafa Kemal Paşa'nın yanında Kâzım Karabekir, Rauf Orbay ve Kâzım Dirik bulunuyordu. Köprülerin atılışını onlar da heyecanla izlediler. Mustafa Kemal, işgal sırasında İzmir Valisi ve aynı zamanda kumandanı Nurettin Paşa'ya yapılanların üzüntüsü içerisindeydi. Buna yenilerinin eklenmemesi için tüm birliklere uyarı telgrafları çekti. Benzeri durumlarda bütün kolorduların direnmesini istedi. Bu telgraflar aynı zamanda mülki idareye, Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak cemiyetlerine de yollandı. "Bundan sonra, Millî İstiklal için çalışacağız" notu da düşüldü. Hepsinden önemlisi yönetim İstanbul'dan alınıp "Millî Hareket"e bağlanıyordu. Tüm telgrafların altındaki imza Kâzım Karabekir Paşa adına açılmıştı. Sonraki gelişmeleri biliyorsunuz. Binlerce şehit ve on binlerce gazi ile bu ülke kurtarıldı. Düşman denize döküldü. Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Böylesi günlerden çıkarak çağdaş Türkiye'yi yaratan Mustafa Kemal Atatürk'ü minnetle anıyorum. Onu aşağılamaya çalışan "örümcek kafalılar"ı gördükçe insanın canı sıkılıyor. Bunlara en iyi cevabı yine gençler vermekte. "Atatürk'ü Anma ve Gençlik Bayramı" çok önemlidir. Başta gençler olmak üzere Türk milletine kutlu olsun. Dünya durdukça, yaşasın.

***

ABD'nin lejyonerleri

Seneler önce gazeteci Haldun Simavi'nin bir konuşmasına tanık olmuştum. Günaydın yazı işleri müdürü Teoman Orberk ile tartışıyorlardı. Aynı odada olduğum içir rahatlıkla dinleyebiliyordum. Orberk, İran'ın aleyhinde sözler ediyordu. Haldun Bey buna karşılık şunları söyledi:

"İran tam beş bin yıllık medeniyet. Sanat, kültür ve savaş alanında birikimleri ortada. Bu yüzden sana katılmıyorum. Böylesi devletin yıkılması mümkün değildir." NTV'de Burak Küntay'ı dinlerken bu olayı hatırladım. Trump'ın ana hedefinin İran olduğunu üstüne basa basa söyledi. Sonunda da "İran, kavi bir ülkedir" diyerek, güçlü ve sağlam olduğunu ifade etti. Simavi ve Küntay'ın düşüncelerine aynen katılıyorum. ABD seçimleri öncesi yazdıklarımı tekrarlamakta yarar görüyorum; "ABD'nin gelmiş geçmiş en İsrail yanlısı başkanı geliyor. Asıl amacı İran'ı çökertmek olacaktır. Tahran yönetimi çok daha dikkatli davranmak zorunda".

Trump, S. Arabistan ve İsrail'i içine alan Orta Doğu gezisine başlıyor. Bu iki ülkenin hedefinde de Tahran var. Biri mezhep mücadelesini sürdürüyor diğeri tarihsel düşmanlık peşinde. ABD'nin tartışılan başkanının niyeti ise ortada. Irak ve Suriye'deki hakimiyet savaşına Libya ve Yemen de eklendi. Bu mücadele kolay bitmez.

Biz ne yapmalıyız?

Burada dikkatli olması gerekenlerin içinde Türkiye de var. Hepimizin üstünde birleşmesi gereken konu Pentagon'un niyeti. Bırakalım PYD'si YPG'si ile Rakka'ya gitsinler. 250 bin nüfuslu bir şehir ve burayı tahkim etmiş DEAŞ'la onlar savaşsın. Kayıplar onlara ait olacak. Rakka'nın onda biri insan yaşayan El Bab'da verdiğimiz şehitleri daha yeni defnettik. Hani bir laf vardır; "Sonunda bize geldiler". O gün geldiği zaman kartlarımızı masaya koyarız. Öyle veya böyle, ağır kayıplarla Rakka alındıktan sonra ne olacak? Ağır silahların denetleneceği masalına inanacak mısınız? ABD'nin yaptığı bir dönemin Fransız Lejyonerleri'ni yaratmak. Para ile bu işler becerilebilse Cezayir, Tunus ve hatta Fas'ta Fransa bayrağı sallanıyordu.

Kişisel kanım 15 Temmuz Kalkışması'nın bir ABD organizasyonu olduğu. Fetö'nün bu konuda kullanıldığı. Amaç Türkiye'yi parçalamaktı. Bunu akıldan çıkarmadan hareket etmeliyiz. Tek kozumuz "İncirlik'i kapatırız haa" olmamalı. İşte size yeni öneri; "Enerji koridoru". En etkili silah budur. Dedik ya, akıllı hamlelerin tam zamanı.

Yazarın Diğer Yazıları