Bu, nasıl bir zihin yapısı?
Hani bir avukat fıkrası vardır. Adam iki kişiyi öldürmüş. Polis yakalamış, hemen ifadesini almışlar. Adam ifadesinde suçunu itiraf etmiş. Polis, görgü tanığı ifadeleri, parmak izi gibi delillerle birlikte sanığı savcılığa sevk etmiş. Adam orada da aynı ifadeyi vermiş. Hâkim huzuruna çıkarıldığında ise "avukat istiyorum" demiş.
Hâkim, "Suçunu itiraf etmişsin, görgü tanıkları var, cinayet silahı üzerinde parmak izlerin var. Silahın sana ait olduğu da tespit edildi. Avukat gelse ne diyecek?" diye sormuş. Sanık boynunu bükmüş:
-Hâkim bey, ben de avukatın gelip burada ne söyleyeceğini merak ediyorum…
***
AKP iktidarının sözcüleri ise "Açılım, FETÖ, ve Suriye politikaları" konusundaki zikzaklarını öyle bir izah ediyor ki dünyanın en iyi avukatları gelse böyle savunma yapamaz!
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal, "Dolmabahçe'de oturanlardan birisi de bendim. Dolmabahçe'de niye oturduk? Çözüme inandığımız için. Yani silah bırakma çağrısı yapılacak ve bu iş bitirilecekti ama ne yaptılar?" diye PKK'yı suçladı!
İyi de Oslo'da, Dolmabahçe'de sizi PKK ile masaya oturtan güç kimdi? Teröristlere Habur karşılaması yaptıran güç kimdi? Diyarbakır'da miting düzenleyerek Öcalan mesajını okutan kimdi? İmralı ve Kandil'e heyet üzerine heyet gönderten güç kimdi?
Ne diyordu, Oslo'daki koordinatör ülke temsilcisi?
"Sizi buraya biz topladık. Abdullah Öcalan'ın talepleri Meclis'te görüşülecektir" demiyor muydu?
Mahir Ünal, "Bütün dünyada böyledir. İstihbarat örgütü, terör örgütüyle görüşür ve silah bıraktırır." diyerek hâlâ savunma yapıyor.
İstihbarat örgütü, kendi kararıyla mı görüşmüş, yoksa koordinatör ülkenin baskısıyla mı?
***
Ünal, zaman zaman "Siz içinizdeki siyasi ayağı ne yaptınız?" şeklinde sorular geldiğini ifade ederek, "2013'te bunlarla göğüs göğüse mücadele etmeye başladığımız gerçeğini niye unutuyorsunuz? Devlet, bunları bir tehdit olarak algıladı ve bunların, Milli Güvenlik Kurulunda, paralel devlet yapılanması olduğu tespit edildi ve ondan sonra bunlarla ilgili çok ciddi bir mücadele başladı." dedi.
MGK'da karar ne zaman alındı? 2004 yılında. Peki bu kararı kim hasır altı etti? Ömer Dinçer, "Uygulamadık" demedi mi? 2013'e kadar beklemek, suçluya yardım ve yataklık değil mi?
Yine Mahir Ünal, " 'Daha düne kadar Esed ile kol kolayken, FETÖ ile kol kolayken' diye cümleye başlayan bir zihin size statükoyu dayatıyor demektir. Bu zihin, güvenlik arayışında olan bir zihindir. Bu zihin, kendi pozisyonunu koruyarak, kendini koruyacağını düşünen bir zihindir ve dolayısıyla sağlıklı bir zihin değildir. Her şey bu kadar hızlı değişirken benim pozisyonumu değiştirmemden daha doğal ne olabilir." dedi.
***
ABD politikası gereği, dostunuz Esad'a karşı silâhlı gruplara eğitim ve lojistik destek vererek Suriye'de iç savaş başlatacaksınız, bu politikanız çökünce mecburen Rusya ve İran üzerinden Suriye ile işbirliği yapacaksınız!
FETÖ'yü devlet içinde devlet haline getireceksiniz, Fetullah Gülen'in "irin havuzları" dediği toplam 800 milyar dolarlık ihalenin, 200 milyar dolar tutan komisyonlarından zırnık verilmedi diye onlar da size yolsuzluk operasyonu yapacak, iktidar elden gitmek üzereyken durumu son anda kurtaracaksınız...
Devlet elden gitmek üzereyken 15 Temmuz darbe girişimi sayesinde hem devleti hem kendinizi zar zor düze çıkaracaksınız sonra da dönüp bunları söyleyenlerin sağlıklı bir zihin yapısına sahip olmadığından bahsedeceksiniz...
Bu nasıl bir zihin yapısı peki?