Bu da "Metal Yağmuru"
Önce Meteorolojimizi kutlamalıyım. Maşallahları var. Hava tahminlerinde isabet rekoru kırıyorlar. Hani bir laf vardır; "Ne derlerse o". Bir de onların uyarılarına tedbir alması gerekenler var ki, hepsi evlere şenlik. En kolayı olan mazgal temizliğini dahi felaketten sonra yapıyorlar. İçi boşalmış, ömrünü tamamlamış ağaçları bile yıkıldıktan sonra ortadan kaldırıyorlar. Haşat olan araçların durumuna ise aldıran yok.
"Bu, bilmem kaç yılın afetiydi" ya da "Amerika'yı görmüyor musunuz?" savunmalarını fazlaca dinler hale geldik. "Ne yapalım, yangını yıldırım çıkardı" kurusıkılarına da sinir olmamak mümkün değil. Sen de o zaman tehlikeli bölgelere bir kaç paratoner -Yıldırımsavar- ilave et. En başta Çengelköy'deki Tarihi Çınar'ın yakınına. Yaşayan Anıt'ı bu hale getirdikten sonra o çubuğu nereye koyarsan koy.
Bence son yılların en önemli yakıştırmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı; "Metal Yorgunluğu". İçinde hizmet arzusu kalmayanlara, vakit geçirmeksizin jübile yapmalı. O kadar çoklar ki, "Toplu Sünnet" benzeri tören bile düzenlenebilir. Örneğin en kalabalığı İstanbul'da yapılabilir. Hatta "Damat Vaziyeti"nden havlu atan Kadir Topbaş için 2019 Mart'ını beklemek zorunda kalınmamalı. İki damla yağmurda oluşan "Yenibosna Göleti" dahi Topbaş ve benzerlerine emeklilik için yeterlidir.
Bu arada denize indirilen her gemi için tersane çalışanlarına ekstra bir maaş verdiren yöneticilerimize önerim olacak. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'ne bağlı personeli akıllarına getirmeliler. Bunlar, tahminleriyle ödülü çoktan hakettiler.
Yayın kepazeliği
İşin yayıncılık boyutu ayrı problem. Önce alıştığımız adıyla DIGITURK'ten başlayayım. Her yağmur yağdığında yayın mutlaka bozuluyor. Karda da daha beteri. Diğer platformlar da farksız. 21. yüzyılda bunu halledemiyorsanız, dükkanı kapatıp gidin. Vatandaş da para vermekten kurtulsun. Tabiî sinir olmaktan da.
Öncelik haber kanallarında olmak üzere haberin bilgilendirme tarafı ise bir başka felaket. Bayan muhabiri suların içinde topuklu ayakkabı ile görüyoruz. Elinde marketten beş liraya aldığı şemsiye. Bunu da yanlış kullanıyor. Şems güneş demektir. "Yağmurdan koruyucu" en uygunu. "Üflenti Bitirimler"in tabiriyle bu tip gazeteciye "Tayyare" denir. Konuşma özürlüler ayrı sorun. Ne dedikleri anlaşılmıyor. Aralarında doğru dürüst tek kişi farkettim; "NTV'den Yağız Şenkal". Düzgün ve ne dediği anlaşılan bir delikanlı.
Son yıllarda başımıza musallat edilen 4.5 G'ler başka problem. Bunlara Ahmet Yabuloğlu'nun sansürüne uğramayacak kalay bulmakta zorlanıyorum. Bana hep çocukluğumun kibrit kutusu ve olta misinasından yaptığım "İlkel Telefon"u hatırlatıyor. Bir de onlarca ölü ve yaralıya mal olan Topkapı'daki patlamayı. Olayı takip eden SkyTURK'ün bayan muhabirini. Bugün bile gözümün önünde. Hele ayağındaki deri çizmeler... Çek resmini, Gökhan Kimsesizcan'ın köşesine koy. Altına "Günün Şıklığı" yazdın mı tamamdır. Size bir de kendimden örnek vereyim. Yönettiğim haber merkezlerinde mutlaka uzun plastik "Lağımcı Çizmesi" bulundururdum. Arkadaşlar bunların epey faydasını gördü.
Vaziyetimizi anlatmak için çok sevdiğim dizeleri yayınlayacağım:
"Ördeklerden bir filo,
Bir de kazdan amiral.
Görse şaşardı
Bunu Hannibal"
Malum, Kartacalı Komutan Roma İmparatorluğu'nun üstüne yürürken fillerini Alplerden nasıl geçireceğini soranlara sinirlenmişti. Cevabı "Ya bir yol bulacağım, ya da yapacağım" olmuştu. Türkiye'nin, en başta İstanbul'da olmak üzere en az bir düzine Hannibal'e ihtiyacı var. Çalışma şevki olanlar yüz yaşında dahi olsalar yerlerinde kalabilirler. "Mabad Yorgunları"ndan kurtulma zamanı geldi. Hatta geçti bile!
* * *
Başarıyı özlemişiz
Galatasaray'ın elenmesi moralimizi bozmuştu. Başakşehir'in Club Brugge önündeki bereberliği ile ümitlendik. Aykut Kocaman'ın soyadına yakışır Sturm Graz galibiyetiyle sevincimiz katlandı. Bu bir taktik ve puan savaşıydı. İstenen sonuç elde edildi. Gurbetçilerimizin gururlu yüzlerini görmek her şeye değiyor.
beIN Sports'u ilk kez doğru kurguda gördüm. Dört önemli oyunu aynı akşam yayınlamaları diğer artılarıydı. Yorumculardan sadece birine, Metin Tekin'e uyarıda bulunmak istiyorum. "Her lafa espri katma çabası" çekilmez hale geldi. Ona tavsiyem bu tarzdan vazgeçmesi. Laf salatalarına "Gülme efekti" eklemesi bir başka sorunu. Metin, bana kızmak yerine ciddiye almayı tercih etmeli.