Böyle ceza mı olur?!
"Gazeteciler"e yine ceza yağdı. Cumhuriyet gazetesi yazarları uzun süre tutuklu muhâkeme edildiler. Önce bir kısmı, sonra bir kısmı tahliye edildi. Sadece bir kişi içeride kaldı. O da önceki gece bırakıldı; ama cezası kesilerek. Düşünün artık; karikatüriste bile ceza verildi.
Mahkeme hâkimi, geçen celsede Cumhuriyet yazarlarını bırakırken şakalar yapıyordu. Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ı salmadı; "Kaptan gemiyi en son terk eder." dedi. Bırakacakları belliydi. Ama bu rahatlığın, bu şakanın altında bir şey var, diyordum.
2013'te "Ergenekon" davasının karar duruşmasını takip etmiştim. Hâkimler temkinli, tedbirli, sakindiler ve ne denirse sükûnetle karşılıyorlardı. Sonra cezalar açıklandı. Suçsuz günahsız insanlar akıl almaz cezalara çarptırıldılar. Neredeyse en az ceza 16 yıldan başlıyordu. Sonunda ne olduğu malûm... Deşmeyelim artık.
1999'da İmralı'da Abdullah Öcalan'ın duruşmalarında da mahkeme başkanının tavrı şaşırtıcıydı. Mahkeme salonuna bakıyorsunuz, bütün suç sanki şehit yakınlarında; bunlar muzır insanlar! Mahkeme başkanından azarı onlar ve müdahil avukatlar işitiyorlar.
PKK başının idam cezası alacağı beliydi. Mahkeme heyeti en iyisi biz el âlame öyle tarafsız görünelim ki, bakın, şehit yakınlarını bile azarladılar desinler, istediler. Ne gereği var? Demek ki bizim mahkemelerde "adalet" böyle ters köşeden işliyor!
Cumhuriyet gazetesi yazarlarıyla bağdaşır bir tarafım yok. PKK'ya yatkın yazılar, çok can sıkıcı. Haberler de öyle. Sürekli HDP üzerinden PKK öne çıkarılıyor. Cumhuriyet'in web sitesinde kare kare sıraladıkları manşet haberlerini geçen gün saydım. Türkiye erken seçimle kaynıyor, Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın, muhalefet partilerinin sözleri var, Türkiye'de ve dünyada önemli hâdiseler oluyor; ama Cumhuriyet, haber sıralamasında hemen bütün bu saydıklarımı geriye itiyor veya hiç vermiyor, PKK bağlantılı haberlerin en kıytırığını manşet sıralamasına koyuyor. Diğer gazetelerde, hatta sitelerde bu haberler hiç görülmemiş bile. O gün saydığımda dört haber, bahsettiğim gibi, kıytırıktı. Yazıların çoğunda "Kürt seçmen"den girilip HDP'den çıkılıyor. Bütün gaileleri HDP ve içerideki eski eşbaşı. Bir de aşırı sol örgütlerinin sokağa sürdükleri göstericiler... En rahatsız edici söz "Kürt seçmen". Bir gazeteci bu kadar ayırıcı olabilir mi? Mantıklı düşünen, ülkesinin birliğini isteyen, insanlarımızı etnisitelere ayırmaz. Her partide, her etnisiteden insan var. Araştırın belki sürekli karşı çıktıkları MHP'nin bir "etnisite" harmanı olduğunu görürler. İçinden geldim; bilirim!
Biz gazeteciler olarak gerektiğinde, aykırılıkları tenkit ediyoruz, adlarını da geçiriyoruz. Ceza alan gazetecilerin içinde aşırı solun en savunucusu Ahmet Şık görülüyor; hukuk sınırlarını aşmadıysa, ki sınırı aşmadığı çok açık, aldığı cezayı haksız buluyorum. Gazetenin imtiyaz sahibi 60 yıllık gazeteci Orhan Erinç ile ömrünü Fethullahçılıkla mücadeleye adamış Hikmet Çetinkaya'ya 6 yıl 3'er ay hapis cezası kesilivermiş!
Dün de yazdım... "Fethullaçılık/cemaatçilik'le mücadele ucuzlatılmamalı; "Pensilvanya mukîmi"nin ellerini ovuşturmasına fırsat verilmemeli. Hâkimler gerekçelerini yazacaklar. Eğer cezaya bir sebep olarak "Fethullahçılara yardım ve yataklık" gibi ifadeler geçerse "Yok artık!" dedirtirler.
Karar Yargıtay'dan, büyük bir ihtimalle -bir müdahale olmazsa- dönecektir.