"Bosna-Hersek"te bitmeyen düşmanlık!
Tarihin şu garip cilvesine bakınız ki; ülkemizin etrafını çevreleyen çatışmalar, savaşlar ve istila tehlikelerinin çapı ne yazık ki Bosna-Hersek'e kadar uzanıyor.
İki hafta önce yapılan, "Başkanlık Konseyi" seçimlerinin sonuçları bölgeyi barışa değil, anlaşmazlıklara hatta çatışmalara götürüyor.
Bosnalı Müslüman Şefik Caferoviç'in, Sırplar için Rus yanlısı Milorad Dodik'in, Hırvatlar adına ise Zeljko Komsic'in zafer kazandığı seçimlerin ülkeye "bütünleşmeyi" getiremeyeceği şimdiden öne sürülüyor.
Zira, 23 yıl geçmesine rağmen "Dayton Barışı"yla kurulan sistem, ülkeyi süründürüyor.
Bosnada'ki parçalı ve karmaşık siyasi yapıda siyaset hâlâa savaşın gölgesinde yapılıyor.
Dayton'un tarafları barıştırmak değil, sınırları daha da keskinleştirip düşmanlığı yapısallaştırmak gibi tehlikeli bir durum yaratması her 3 tarafı da rahatsız ediyor.
***
Bilindiği gibi; Bosna-Hersek, iki ayrı özel devlet, on kanton ve bir özel bölgeden oluşuyor.
Dolayısıyla bu karmakarışık yapının düzenli işlemesi mümkün olmuyor.
Ne var ki, sözde milliyetçi siyasi taraf ise bunu insafsızca sömürüyor.
Aslında, seçim sonuçları ülkenin bütünlüğü için umut vermiyor.
Her sekiz ayda, bir Bosnalı Müslüman (Boşnak), Bosnalı Sırp ve Bosnalı Hırvat Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi arasında el değiştiren bir sistemin mevcudiyeti karışıklığı zaten gösteriyor.
Konsey üyelerinin yanı sıra, Ulusal Parlamento, iki özerk bölge olan Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti Parlamentoları, 10 ayrı kantonun parlamentoları ile Brçko Parlamentosu için 3,5 milyona yakın seçmenin sadece yüzde 53'ünün sandığa gitmesi tartışılıyor.
Bosna-Hersek Federasyonu'nda zafer Aliya İzzetbegoviç'in kurup oğluna teslim ettiği sağcı Demokratik Eylem Partisi'nin olurken.
Sırp Cumhuriyeti'nde ise beklendiği gibi kazanan Milorad Dodik oluyordu.
En önemlisi, 1992-95 savaşının gölgesinde yapılan seçim kampanyasına milliyetçi, hatta ayrılıkçı retorik damgasını vuruyordu.
İlgi çekici başka bir yön ise, Hırvat Komşiç'in seçilmesini sağlayan daha çok Boşnak oyların çıkmasıydı.
Birçok Boşnak savaş sırasında 'Altın Zambak' nişanı almış, Bosna'ya sadakatinden emin oldukları Komşiç'e oy vermeyi tercih ediyordu.
Öte yandan, seçimlerin öncesinde ve sonrasında en çok tartışılan konulardan biri de "dış mihraklar"ın Bosna siyaseti üzerindeki oyunlarıydı.
Dodik, her zamanki gibi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i ziyaret ederek desteğini alıyordu.
Dodik, şimdilerde de Cumhurbaşkanlığı görevini Saraybosna'da yürütmeyeceğini ve Bosna-Hersek bayrağı yanında Sırp Cumhuriyeti bayrağının yer almadığı etkinliklere katılmayacağını açıklıyordu.
***
Bu arada, Aliya İzzetbegoviç ve 1992-1995 savaşının ardından ABD'nin Dayton kentinde dönemin Sırbistan, Bosna Hersek ve Hırvatistan liderleri Slobodan Miloşevic, Franjo Tudjman'ın yanı sıra ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher sözde barış anlaşmasını imzalarken herhalde içine düşülen ve yıllardan beri süre gelen "düşmanlık yapılaşmasını" akıllarından geçirmiyorlardı.
Üstelik, "İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'daki en büyük katliam" olarak nitelendirilen Srebrenitsa Katliamı'nın üzerinden 23 yıl geçmiş bulunuyor.
Sadece birkaç gün içinde en az 8 bin 372 Boşnak'ın katledildiği Srebrenitsa'da şu ana kadar ancak 6 bin 500 kurbanın kimlikleri tespit edilebiliyor.
"Bosna- Hersek"te düşmanlık sessizce kaynarken, Türkiye'nin Müslüman tarafa öteden beri yaptığı politik hatta maddi desteğin frenlemesi dikkatlerden kaçmıyor.
Tabii ki, bunda Suriye sınırında sıkışan AKP'nin Balkanlarla uğraşacak halinin kalmadığı anlaşılıyor.
Oysa, bu alışılmadık tutum millet tarafından şimdilik yadırganıyor.
Son günlerde, bozulan ekonomik durum, Rahip Brunson ve Cemal Kaşıkçı olaylarının yanı sıra İdlib sıkışmasının devam etmesi AKP hükümetinin Bosna-Hersek ve hatta Kırım gibi gelişmeleri çok yakından değerlendiremediği kaygıyla izleniyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, Türkiye'nin etrafındaki bütün bölgelerde "barış" koklanmıyor ve ülkemiz büyük tehlikeler içinde bocalıyor.