Borç yiyen kesesinden yer...
Toplam kamu borçları ile Türkiye’nin dış borç stoku bazen karıştırılıyor. Kamu borçları, kamunun kullandığı iç ve dış borçların toplamıdır. Kamu borç stoku kapsamında Merkezi Yönetim, Sosyal Güvenlik Kuruluşları, Bütçe Dışı Fonlar (Savunma Sanayi Destekleme Fonu, Özelleştirme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, Tanıtma Fonu), Yerel Yönetimler, KİT’ler ve Merkez Bankası bulunmaktadır.
Asıl sorun kamunun ve özel sektörün toplamı olarak Türkiye’nin dış borç stokudur. 2002 yılında 129.6 milyar dolar olan Türkiye’nin toplam dış borç stoku 2013 sonuna doğru 372.6 milyar dolara yükselmiştir. Bu borçlar içinde 125.1 milyar doları bir yıl ve daha kısa vadeli dış borçtur.
Dış borçlar dövizle ödendiği için ve döviz de her zaman Türkiye’nin yumuşak karnı olduğu için, dış borçların artması geri ödeme riskini artırıyor.
Türkiye’de dış borç stokunun milli gelire oranı yüzde 45 dolayındadır. Bu oran yüksek bir oran değildir. Ancak dış borçlarda yalnızca bu gibi oranlara bakarak, borç yükü hakkında bir sonuç çıkaramayız. Söz gelimi ABD’nin dış borç oranı daha yüksektir. Ancak ABD kendi iç ve dış borcunu kendi doları ile ödediği için bir dış borç ödeme sorunu yoktur.
Biz ise bir yandan cari açık vermekteyiz... Bir yandan yabancı sermaye girişi azalmıştır. Yetmedi, üretmek için ara malı ve ham madde ithal etmek zorundayız. Bu sorunlar dış borçları, cari açık ve enflasyondan sonra üçüncü bir yeni sorun haline getirmiştir.
Yetmedi... Ayrıca şimdi kurlar artınca dış borç yükü de artmıştır. 2014 yılı içinde ödenecek kısa ve uzun vadeli dış borçlar özel sektör için tehdit oluşturmaya başladı. Bugüne kadar dış borçları yeni dış borç alarak çevirdik. Üstelik cari açığı kapatmak için her sene daha fazla dış borç aldık. Borcu borçla ödemenin de bir sonu vardır. Kur artışı yanında, Türkiye’nin kırılgan ülke olarak ilan edilmiş olması, dünya ekonomik ve siyasi konjonktürü, dünyada likidite sıkılaştırma gibi sorunlar, borçların döndürülmesini sınırlamıştır.
Gelişmiş ülkelerde uzun vadeli borçların vadeleri 20-30 yıl iken, Türkiye’de bu süre 10 yıldır. Merkez Bankası’na göre özel sektör olarak Dış borçlar içinde en fazla pay, bankalar ve diğer finansal kuruluşlara aittir. İkinci sırada hizmetler sektörü geliyor. İmalat sanayi üçüncü sırada geliyor.
Ekonomik anlamda daha önemli bir sorun da bu dış borçları Türkiye, yatırım yapmak ve ülkenin üretim potansiyelini artırmak için değil, iç tasarruf açığını, açıkları kapamak için almış olmasıdır. Eğer yatırım yapmak için, teknoloji ithal etmek için almış olsaydık, üretim artışı, ihracat artışı bu dış borçların geri ödenmesini kolaylaştırırdı.