Bırakın Osmanlıcayı!
Osmanlı Türkçesini mezar taşlarıyla bir tutuyorlar. Mezar taşlarından seke seke Osmanlı’ya varılacak. Oradan nereye?
Ak Parti’nin kongreleri, nereye varacaklarını gösteriyor. Osmanlı harfleriyle Türkçe pankart asıyorlar, hızlarını alamıyorlar Arapça yazıyorlar.
Asıl istedikleri Arapça. Akılları sıra, Kur’ân dili Arapça olduğu için, insanlar Arapça konuşursa sevaba girecekler. Kur’ân’da ne yazdığından habersizler (Rum, 30/22; Hucurât, 49/13). İnsanlar neden beyaz, sarı, kara? Hepsi, beyaz olsun: Araplar sosyolojik kategoride beyaz ırka girer. Tartışma bitmez ve manasızlaşır. Siyasî İslâmcılar Türkiye’de hep manasız konuşmuşlardır. O kadar demeyeyim... Tek gayeleri olmuştur: Türk’ü yok saymak! (AKP Hükûmeti’nin Diyanet’inin dergisinin Haziran 2013 sayısı (270) “ırkçılık” özel sayısı. Neden icabet etti?).
Bir Arap ülkesinde siyasî İslâmcıların Arap düşmanlığı?! Mümkün mü?! (İçlerinde yaşadım; hiç karşılaşmadım.)
Türkiye’de siyasî İslâmcıların Osmanlı’dan tavârüs Türk düşmanlığı tavana vurmuştur.
, Osmanlıcılık, Türkçülük...
En yeni ve en zayıf akım Türkçülük’tü. Ama Türkçüler kazandılar, siyasî İslâmcılar ve Osmanlıcılar kaybettiler. Niye acaba?
R.T. Erdoğan ve takipçileri “mezar taşı” diye tutturmasınlar. Bu, hususî ilgi alanıdır. Arapça da bilse, Farsça da bilse, işin içinden çıkamaz insan. (Bu konuyu ayrıca ele alacağız.)
Çuvaldızı kendime batıracağım: Çocuklarıma başlangıçta eski yazıyı öğrettim. Çocuk, çabuk öğreniyor ve sürekli üzerinde durmazsa çabuk unutuyor. Şu anda ilk ikisi akademik hayatta. Biri doktorasını, biri yüksek lisansını bitirmek üzere... Yabancı dillere de vâkıflar. Büyük, makalelerini gönderiyor: “Babacığım bir bakar mısın?” Bakıyorum... İmlâda birkaç tavsiyenin dışında cümle yapısına da, kelimesine de müdahale edemiyorum. Sanki başka bir Türkçe. Çocuğu suçlamıyorum. Benim istediğim gibi olsa, makaleleri hakemli dergide çıkmayacak; kontrol edenler de, aynı zeminde yetişenler. Şu vasatta kim nasıl yetişirse yetişsin, kalem oynatmada belli bir seviyeyi aşamıyor. Aile yeterli değil; çocukların anneleri güçlü bir edebiyatçı üstelik.
Demem o ki mezar taşlarını aşalım, herkese lâzım bir edebiyat tedrisinin nasıl olacağı üzerinde kafa yoralım, edebiyat olmadan hiçbir dalda ileriye gidemezsiniz. Önce kendinizi ifade edebilmelisiniz.
Ayrı bir derse gerek yok; edebiyat dersleri içinde, Osmanlı dönemi Türk edebiyatının gösterilmesi gerekir. Dolayısıyla ister istemez yazısı da öğretilir. Harf dediğin nedir; birkaç günde sökülür. Dönemin kültürünü kavrayabiliyor musunuz? Bu zor işte... Daha geriye gitmeden Cumhuriyet’e geçiş üzerinde duralım... “Laiklikten ödün verilemez!” diyenler de ses etmezler; konsensüs sağlanır. Teklifim: Nutuk (Mustafa Kemal’in üslûbu tartışılmaz), 1921-1923 yılları arası çıkan Dergâh dergisi ve 1924-1925 arasında çıkan Anadolu Mecmuası derslerde okutulsun ve kullanılan dil üzerine çalışmalar yapılsın. Son ikisini resmî kurumda biz yayınladık. Hükûmet, “muhalif” de olsun isterse Anadolu Mecmuası, yeni devletin adının “Türkiye” değil, “Anadolu” olmasını teklif eden ekip tarafından çıkarılıyordu. Bu iki dergide yazanlar, Türkiye’de edebiyatın da temelini atanlar.
Başka teklifler de olabilir. Ortak yol bulmalıyız.