Bir terslik var!
Yeni Kanun Hükmünde Kararname ile 2 bin 756 personel resmî kurumlardan atıldı. Çoğuna "FETÖ'cü" denilmiştir.
Bunlar hangi kriterlere göre işlerinden edildiler?
Bir zamanlar TRT'ye F. Gülen Cemaati'nden elemanlar devşirildiği sır değildi. O sıra ben de ATA TV'de program yapıyordum. TRT'de olup bitenler arkadaşlar arasında konuşuluyordu. "Dışarıdan program yapmak isteyenlerin Cemaat'ten birilerini bulması lâzım." deniliyordu. Bu "Cemaat" ayırımı çok rahatsız ediciydi. İktidarda Ak Parti var ama "Cemaat"ten adamın olmazsa bir bağlantı kurulamazdı.
Cemaatçi olmak Ak Partililer nezdinde de bir "imtiyaz"dı.
TRT'den ihraç edilen 435 personelden 368'i, İbrahim Şahin'in genel müdürlük yaptığı 2007-2014 arasında işe alınmış. Bir kadrolaşmaya gidildiği besbelli. Dahası var:
Sonra Samsun Valiliği'ne getirilen ve 5 ay önce de merkeze çekilen İbrahim Şahin'in telefonunda, "FETÖ"nün gizli haberleşme sistemi "ByLock" çıkmış.
Haberleşilsin veya haberleşilmesin "ByLock" deyince akan sular durur. (İ. Şahin haberleşmemiş.)
İ. Şahin, bir de, Cemaat'in Uluslararası Yöneticiler Derneği (YÖNETDER) diye bir derneği varmış, onun da üyesiymiş.
Bütün bu "belirtiler"e rağmen savcılık ne yapmış peki? "FETÖ terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmasını gerektirir yeterlilikte, kesin, somut, şüpheden uzak, inandırıcı ve yeterli delil elde edilememiştir." denilerek kovuşturmaya gerek görülmemiş.
İbrahim Şehin kendisini şöyle savunmuş:
"Samanyolu grubundan gelenlerin 'FETÖ'cü olduğunu bilmiyordum. Yayın politikaları hükûmet, devlet, AK Parti yanlısı görüldüğünden bunların geçişine izin verildi."
"İbrahim Şahin suçludur." demek için bunları yazmıyorum.
"FETÖ"den işten atılanlar açlığa mahkûm ediliyorlar. Aileler darmadağın oluyor.
"Devlet" üzerine kafa yoruyorum. Siyasetnamelerden, nasihatnamelerden burada sık bahsederim. Devleti yönetenler -despotlar bile- adamın gözlerine mil çekiyorlar, kellesini uçuruyorlar ama ailesini aç bırakmıyorlar.
İbrahim Şahin'i niye yazdım? Bir örnek işte... Onun durumunda olanlar bir tarafa, Cemaat'in okulundan, bankasından, dershanesinden, sohbetinden, binalarının önünden geçen on binlercesi ya hapiste, ya işinden atılmış. Hadi kendisi aç kalsa başının çaresine bakar. Ama evde evlâd u ıyâl var. Onlar ne yiyip içecekler? Bir Ak Partilinin dediği gibi ot mu yesinler, ağaç mı kemirsinler?
İşten atılanlar, ister Cemaatçi, ister PKK'lı, ister illegal başka örgütten, kim olursa olsun, bunların aileleri bu devletin mensubu. Onları da yaftalıyorsun. Çocukları bu kahırla, bu yaftayla büyüdüklerinde acaba "Devlet"e küsmeyecekler "İntikam!.. İntikam!.." demeyecekler midir?
Böyle devlet yönetilmez. Maide Suresi'nin 8'inci ayetini burada kaç defa hatırlattığımı unuttum artık... Hak Teâlâ "Adaletli olun!" buyuruyor:
"Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış)tır."
Devlet darbecilerin üzerine alabildiğine gitmelidir. Bunda tereddüt yok; ancak, Ak Parti'nin açtığı yolla Cemaatçi olanlar ve görünenler gözden geçirilmelidirler.