Bir Numara kim?
Farklı gazetelerde aynı yazıları görünce canım sıkılıyor. Aslında bu tespiti uzun zamandır yapmaktayım. Aynı kulvarın medyası bu konuda rekortmen. FETÖ'cü gazetecilerin "bavullu servis"inden gelen haberlerin yıllar yılı gündemde kaldığını unutmadım. Şimdi de tam tersi akımın ortaklıkları ön planda. Görüntülüleri ise ekranda. Bu sayede "Bir Numara" tartışması başladı. Adil Öksüz liste başıydı. Aniden Kemal Batmaz ortaya çıktı. Bu gidişle yüzü iyice eskiyen Öksüz liderlikten olacak. Yeni ortaya çıkanlardan Harun Biniş'in ilk ikiyi yakalama şansı yok. "Melanet organizasyonu"nun patronu malum. "Pensilvanya'da dört dönüm bostan, yan gel yat FETÖ Osman" hayatını sürdürüyor. James Bond filmlerindeki "Dünyayı ele geçirmeye çalışan kötü adamlardan" biri sanki.
Bu arada, ekranlarımızdaki tartışmaların pek çoğu yine bu adam üzerine kurgulu. Şükrettiğim nokta kimi piyonların anti-fetöcülerle uğraşma devrinin kapanması. Kendi dertlerine düştüler. Hatırlayın bu köşede yazdıklarımı. Avrasya Yazı Yarışması'nda kazandığım iki birinciliği nasıl iptal ettirmişlerdi. Sebep de Atlantik ötesine bindirmiş olmamdı. Gazeteci kardeşim Ahmet Şık'ın vurguladığı bana da uygulanmıştı; "Dokunan yanar". Kimileri hapiste çürürken, benim payıma bu kadarının düşmesi yine de şansımdı. Bu tip kurgularda hayatını kaybedenler oldu. Ancak bir tanesinin kalbimde özel yeri var. O bir Kıbrıs Kahramanı idi. KKTC'nin ilk "Şeref Madalyası"nın sahibi; Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin. Muhabbet tellallarının "düzmece ifadeleri" ile hapse atıldı. Ki bunları tezgahlayan savcı bozuntuları şimdi "Kırmızı Bülten"le aranıyor. Zamanın Başbakanı bunların en önemlisine zırhlı Mercedes'ini tahsis etmişti. Muzaffer kardeşim, yıllarca içeride tutuldu. Üzüntüsünden kanser oldu. Onunla ilgili en acıtıcı anılarımdan biri, Çapa Onkoloji'de yatarken son ameliyatımdan sonra beni ziyarete gelişidir. Kısa süre sonra da vefat etti. Şimdi Fetullah Gülen'e kendisi gibi davranacağım. Bütün beddualarım ona ulaşsın. Çabuk can veremesin. Sürüm sürüm sürünsün.
Bir kayıp daha
Tiyatro vefa ister. Cefası başka türlü çekilmez. Bunun son örneklerinden birini daha kaybettik. Gönül Ülkü Özcan vefat etti. Bilindiği gibi eşi Gazanfer Özcan'ı da ebediyete uğurlamıştık. Gazanfer Ustayı tanımam babam sayesinde oldu. Tiyatro sevgisi uğruna askeri dikim evinde çalıştığını öğrendim. Gündüz burada, gece tiyatroda. Düşünün büyük aşkını.
Alman milli takımının ve Galatasaray'ın ünlü teknik direktörü Jupp Derwall'in, Özcanların tiyatrosuna gittiğini hatırlıyorum. Türkçe bilmeyen birini dahi hayran bırakmak çok önemliydi. Buradan bir kişiye teşekkür etmeyi görev biliyorum; Gülse Birsel. Gönül-Gazanfer çiftini yaşlılıklarında rahat ettirdi. Hatta Gönül Ülkü Özcan'a oturarak oynayabileceği roller yazdı. Avrupa Yakası ve Yalan Dünya ile tüm Türkiye'nin sevgilisi haline getirdi. Tabiî maddi açıdan da en zor dönemlerinde rahatlattı. Onlar yattıkça Allah Gülse'ye uzun ve sağlıklı ömür versin.
Bir türlü olmuyor
3 Adam'ın diyalog ve doğaçlama esprileri güzel. Parodilerine gelince aynı yorumu yapamıyorum. "Fazla gurur kalbe vurur" tebessüm ettirmiyor. "Tarihin tozlu rafları" ondan beter. Eğer saçma sapan devam edecekse, bunları yayından çıkarmak daha doğru. Bu kez de, konuk iyiydi. İrem Derici, halk tabiriyle fırlama tip. Üç erkekle "cırtına cırt" yaptı. 3 Adam'ın "tahtasın" şeklinde takılmalarına "90-60-90" değilim karşılığı güzeldi. Aslında bu işin formülü basit. Yıllar önce Nehir Erdoğan'a "mozalak" diye yazmıştım. Arayıp tırnak içinde "haklısın" demişti. İrem'in durumundan şikayetçi olmadığını sanıyorum. Ona destek için Alain Delon'un ünlü sözünü tekrar edeceğim; "Etin lezzetlisi, kemiğe yakın olur".
***
ÖZEL NOT: TRT Müzik'e kısaca değineceğim. Şaheserler, önemli TSM yapımı. Şef Vedat Kaplan Yurdakul olgunluk döneminde. O varsa başarı var. Radyo Sanatçıları Konseri'ni de beğeni ile izliyorum. Ancak bu defa sunucu Derya Kaya hatalara boğuldu. Daha ilk üç anonsta üç yanlış yaptı. Bahadır Özüşen'i Elif Güreşçi ile kardeş ilan etmesine epey güldüm. Bu arızalar bitime kadar devam etti.