Bir koltuğa millet feda edilir mi?
Prof. Dr. Ramazan Özdemir, "15 Temmuz ve Reischtag yangını" başlıklı yazımı çok beğenmiş ama meselenin bir başka yönüne, özetle şöyle işaret ediyor:
"Hep demokrasinin faziletlerini, güzelliklerini anlatmaya çalışıyorsunuz. Hedefiniz AKP'nin seçmeni ve yarı aydın kesimi. Ben de kendi çapımda facebook ve bazı sitelere yazı yazarak buna gayret ediyorum ancak çevremde yaptığım inceleme ve sohbetlerde şunu gördüm: AKP seçmeni kesinlikle demokrasi istemiyor. 'Demokrasi, Batı'nın sömürge aracıdır', fikri kafalara yerleştirilmiş.
AKP kurmayları 'Demokrasi bir trendir. Ona binersin, başkanlık durağına gelince inersin. Sen başkanlığa bak' fikrinde... Diğer sözlerinin hepsi takiyyedir. Şimdi size bir önerim var. Belki daha faydalı olur. Ara sıra yazılsa da demokrasinin faziletlerini anlatmanın bir faydası yok. Bundan sonra çoğunlukla 'diktatörlüğün kötülükleri' anlatılsın. Meselâ bir Saddam diktatörlüğünün, bir 'Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ndeki zulümlerin, halka anlatılması bana göre daha etkili olabilir. Önerimi lütfen düşünün."
***
Doğrusu ben "21 maddelik Anayasa değişikliği"nin, Türkiye Anayasası'nı, Suriye'deki Hafız Esad Anayasası ve Hitler'in kullandığı Weimar Anayasası ile aynı kılacağını, bunun da her iki ülkede görüldüğü gibi kan ve gözyaşı getireceğini anlatmaya çalıştım. Benim üzerinde durduğum, daha ziyade "hukuk devleti" kavramıdır. "Ben hukuk devleti istemiyorum. Başkan'ın dediği olsun" diyenler de olabilir ama biz burada fanatiklere değil sağduyusunu kaybetmemiş insanlara hitap edebiliriz ancak! Fanatikleri düzeltmeyi ise psikiyatri uzmanları bile zor başarır!
***
Bir diğer konu da CHP'li Umut Oran'ın "Devlet Bahçeli, Cumhuriyet'le hesaplaşanların safına düştü. Millet; Habur'da, Oslo'da, Dolmabahçe'de teröristlerle iş tutanları unutmadığı gibi onlara destek verenleri de asla unutmayacaktır. İş birlikçiler ve destekçileri bir gün mutlaka yüce Türk Milleti'ne hesap verecektir" dedikten sonra "Sayın Bahçeli, her ne kadar kendince bahaneler ortaya koysa da AKP'nin Başkanlık Rejimine destek vermesinin tek gerekçesi, muhaliflerine karşı hükümetin desteğini almak ve koltuğunu korumaktır." tespitini yapmış olması...
Bahçeli'nin, muhaliflerine karşı iktidarın desteğini almış, tüzüğün değiştirildiği kurultayı askıya aldırtmış, muhalif adaylardan ikisini ve çağrı heyetini partiden attırmış olduğu doğrudur ama Türkiye'yi diktatörlüğe sürükleyen bir değişikliğe destek vermesi için "koltuk" gerekçe olamaz.
Bu desteğin, kişisel olmayan, daha derin, daha vahim bir sebebi var!
Yoksa milliyetçi bir partinin başkanı, koltuğunu korumak için, ülkesini, milletini feda eder mi?
***
O halde bu girişimin, Erdoğan'ı da Bahçeli'yi de aşan ve Türkiye'yi dönüştürmeyi hedefleyen asıl sebebi üzerinde odaklanmak gerekir!
Bakınız, rejim değiştirilmeye çalışılırken Rize'de Atatürk heykeli, Saddam heykeli gibi kamyonla da olsa sürüklenip götürülüyor; rejimin temeline saldırılarak halkın psikolojisi bozulmak isteniyor! Bahçeli'den bu konuda çıt çıkmadı! Bu işin nereye varacağını bilmiyor mu?
Numan Kurtulmuş ise Rize'deki rezalete değil tepkilere cevap veriyor ve "Millî mücadele kimsenin tapulu malı değildir. Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin kurucu başkomutanıdır, Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'nin şimdiki başkomutanıdır" diyerek yanlış yönlendirme yapıyor. Hayır! Şimdiki başkomutan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir! Atatürk ise o yetkiyi sadece savaş sırasında üçer aylık dönemler halinde Meclis'ten almıştı!
Kurtulmuş, "Mustafa Kemal Atatürk üzerinden 2017 yılında yapılacak referandumu yönlendirmeye çalışmak çok büyük bir talihsizliktir" diyerek kendileri açısından asıl meselenin ne olduğunu gösteriyor!