Bir Atatürk'ün namazı kalmıştı!
Bize özgü "torba yasa"lardan biri daha Meclis'ten geçti. Son pakette müftülere nikâh kıyma yetkisi de verildi. Aklı başında her vatandaş, hemen bir anayasa kitapçığı bulup, konu ile ilgili maddeyi okumalı. Aynen şu yazıyor; "Resmi nikâhı görevli memur kılar". Peki yapılan ne şimdi? Patronun emirleri anayasanın üstünde mi? Türkiye ilginç bir dönemde. "Ben ne dersem o!.." yılları yaşıyoruz. Bir tarafta Olağanüstü Hâl diğer yanda Kanun Hükmünde Kararnameler; işlem tamam. Torba yasa ile anayasayı değiştiriyorsanız, ileride bunun hesabı mutlaka sorulur.
Olayın devamı var. Bu işin bir adım sonrası camilerin düğün salonuna dönüşmesidir. Eskiden hoca efendi eve gelir "dini nikâhı kıyardı". Şimdi ise durum değişiyor; "Gelin ve damat davetlilerle camiye gidecek ve müftü beklenecek."
Esas tehlike
Müftüleri nikâh memuru tayin eden yasa Meclis'ten geçerken CNNTURK'teki yayını dehşetle izledim. Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu adlı zat durup dururken "Atatürk'ün cenaze namazı kılınmıştı" -onu kıldıranı da yanlış söyledi- diyerek lafa başladı. Eski bakanlardan Öney Alpago başta, Elif Dördüncü Aydemir ve Selami Öztürk, Sofuoğlu'nu protestoya başladılar. Adam o kadar pişkin ki "Ben onu ima etmedim" diye lafı dolandırıp durdu. Hemen peşinden aynı sözleri tekrarladı. Yetmedi "İslamiyet'te erkek üç defa boş ol dedi mi, boşanılır"ı ilave etti. Daha neler, neler. Anlaşılan toplumu böylesine ayrıştırma çabalarını daha sık izler hale geleceğiz. Korkarım İmran Öktem'in cenaze namazını kıldırmamaya çalışanların 2017 versiyonunu da izlemeye başlarız. Kimse çıkıp "Bunlar laikliği delme çabaları" yorumu yapmasın. Laiklik çoktan delindi. Şimdi un ufak ediliyor.
***
Niyet ve kısmet
Aylar önce gündeme alınan ABD heyetinin gelişi, "Vize ihtilafını gidermek hamlesi"ne dönüştürüldü. Amerika Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Jonathan Cohen başkanlığındaki kafilenin asıl amacı "Kürt koridorunu engellemeyin" mesajlıydı. Vize ihtilafı çıkınca gündemin bir maddesi olarak sonradan ilave edildi. Genelkurmay Başkanlığı'ndaki uzun müzakereler bir şeyler anlatmıyor mu?
ABD'nin Türkiye'ye tehdit olanlara her türlü desteği verdiği ortada. Bu ülkenin diğer özelliği hiçbir şeyi unutmaması. Taleplerini kabul ettiremediği zaman bunu bir kenara yazıyor. Günü geldiğinde hesap soruyor. Buna da son günlerin moda tanımlamasıyla "hegomanik bakış" diyoruz.
ABD-Barzani ilişkilerine gelince, durum değişti. Amerika, Barzani'yi gözden çıkardı. İyi haber alan çevrelere göre yeni gözde "Kantoncu Müslüm". Çok yakında onu parlatma çalışmalarına başlayacaklar.
***
Uyutma haberleri
MTV'deki uygulamadan sonra Çay-Kur zamlarında da aynı şeyi gördük. Çayın fiyatı yüzde 20 artırıldı. Ardından geri alındı. Demek ki, biraz aşağı çekilerek devreye sokulacak. Bu tip ittirip-kaktırmaların savunucuları da var. İşleri zaten bu. Celal Sayalı adlı okurum, bunların maaş ve ücretlere zam balonlarını ele alan bir mesaj yolladı:
"Sayın Ayeri,
Her gün, ne yazıyorlar diye yandaş basına da bakıyorum. Bunlardan bir tanesi var ki, hemen her gün emekliye, işçiye, memura zam-ikramiye gibi haberlere yer veriyor. Siz de çok iyi bilirsiniz maaş zamları Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda iki defa yapılır. Emeklilik ikramiyesi ya da tazminatı ise memur veya işçinin emekli olmaları halinde ömürlerinde bir kere ödenir.
Hâl böyleyken bunların hemen her gün maaşlara zam haberleriyle yaratmak istedikleri nedir? Ey vatandaş, görüyorsunuz hükümetimiz her gün işçiye-memura zam yapıyor mu demek istiyorlar. Böylece sade vatandaşı işçi-memur düşmanı yapma peşindeler mi? Acaba doktorlarımız bu şekilde kandırılmış vatandaşlar tarafından mı dövülüyor? Ya da görüyorsunuz ekonomimiz çok iyi diyerek gerçek verileri saklamaya mı çalışıyorlar."
***
Nasıl oldu da...
Umur Hazangil, gelenek haline getirdiği şekilde önce bana bindiriyor. Sonra TRT Müzik'e yükleniyor: "Ben türkücüyüm. Dikkatim daha ziyade bu programlar üzerine. Öyle yanlışlıklar ve ihmaller oluyor ki üzülmemek elde değil.
Bir eser aynı günde değişik referanslarla verilmekte. Önce isim ve yöre yazılırken, daha sonra anonim diye geçiştirilmekte. Program yapımcıları değişik. Biri aslını yazarken, diğeri zahmete girmiyor.
Başka bir örnek; Aşk İçin programında -Divane aşık gibi- türküsünün finalinde 'Maçka'da Buluşalım'ın sözlerini okuyan Nusret Yılmaz 'Aşk için buluşalım' diye dejenere ediyor. Aynı türküde 'İste beni babamdan vermezse kaçacağım' düetinde erkek icracı 'Vermezse kaçacağım' diye seslendiriyor. Güngörmüş kişisiniz, erkek kıza kaçar mı? Daha neler neler."