Beyin göçü
Ekonomik, hukuki ve siyasi istikrar sorunları hem maddi kayıplara neden oluyor, hem de beşeri kayıplara yol açıyor. Beşeri kayıpların başında Beyin göçü geliyor.
Vasıflı insan gücü, uzman iş gücü yetiştirmek için her ülke büyük kaynaklar ayırır. Bir ülkenin yetiştiği vasıflı insanlar, gençler, bilim adamları, hekim, mühendis, başka ülkeye gidip, orada kalıp çalışmaya başlarsa, bu katlanılan maliyetin atıl kalması demektir. Bu şekildeki insanların göçüne "Beyin göçü (brain drain)" deniliyor.
Göç veren ülkeler gelişmekte olan ülkelerdir. Yani beyin göçü temelde gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere yönelik bir kaynak aktarımıdır.
Beyin göçünün, işsizlik, çalışma ve araştırma imkânları, demokrasi sorunu gibi çeşitli nedenleri olabilir.
Beyin göçü ilk ve ortaçağlarda kilise baskısı ve fikir baskısı ve siyasi nedenlerle ortaya çıkmıştır.
Avrupa'da en büyük beyin göçü İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler nedeniyle olmuştur. En büyük göçü alan ülke de ABD olmuştur. Albert Einstein da Almanya'dan ABD'ye göç eden bilim insanlarından biridir. ABD'ye göç edenler, ABD'nin bilim, teknik ve eğitim alanında kalkınmasına büyük katkı yapmışlardır.
ABD'den sonra Hitler'den kaçan beyinlerin gittiği ikinci adreste Türkiye'dir.
Hitler Avrupası'nda diğer ülkeler savaş içinde olduğu için, Atatürk'ün talebi ile Türkiye'ye de Almanya'dan çok sayıda vasıflı insan geldi.
Türkiye 1933 yılında üniversite reformu yaptı. Darülfünun kaldırıldı, adı İstanbul Üniversitesi oldu. İstanbul Üniversitesi'nin kuruluşu ve gelişmesi Alman profesörlerin desteği ile gerçekleşti.
Aynı şekilde bunlardan bir kısmı da Ankara'da hizmet verdi.
Alman profesörlerden Fritz Neumark, Türkiye'de 1933-1953 arasında yirmi yıl kaldı. İlk yıllarda Türkçe'ye hakim oldu ve İktisat Fakültesi Maliye Kürsüsü'nün kurulmasında da etkili oldu. Ayrıca 1950 yılında yürürlüğe giren Türk Vergi Sistemi'nde reform komisyonunda görev aldı.
Bu gelenlerden birçoğu kamu reformunda görev aldılar.
16 Nisan 2017 referandum sonrası, Türkiye'den beyin göçü arttı. Türkiye'nin kaynak harcayarak eğittiği gençler, beyin göçü ile başka ülkelere gidiyor. Bu artışı yurt dışında iş başvuruları ve vatandaşlık arayanların artmasından anlıyoruz.
Beyin göçü Türkiye için karşılığı olmayan beşeri sermaye kaybına yol açmaktadır.
Beşeri sermaye kalkınmanın en önemli ayağıdır. Bu sermayenin kaybı, ülke kalkınmasını da olumsuz etkiliyor.
Bugün tersine eğer çözüm bulunmazsa, Türkiye genç beyinleri kaybedecektir.
Türkiye'den gençlerin gitmesinin dört temel nedeni var:
1. Genç araştırmacılara maddi ve manevi imkan veremiyor. Türkiye'de Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payı son yıllarda artmakla birlikte, halen OECD ortalamasının yarısı kadardır. 2016 yılında AR-GE harcamalarının GSYH'ye oranı, yüzde olarak; Hindistan'da 7.5, Çin'de 6.3, ABD'de 2.8, AB ortalaması 1.8'dir. Türkiye'de ise 0.9'dur.
2. OECD her yıl 35 üye ülke için gençlerde "işsiz ve eğitimsiz genç" oranlarını açıklıyor. İşsiz ve eğitimsiz genç oranı en yüksek olan ülke Türkiye çıkıyor. Türkiye için bu oranlar OECD tarafından 2013 yılında yüzde 29.8, 2015 yılında yüzde 28.4 olarak açıklandı. Türkiye'den sonra ikinci sırada Yunanistan ve İtalya geliyor.
TÜİK de 15-24 yaş gençlerde işsizlik oranını genelde yüzde 20 ve istihdamda ve eğitimde olmayan gençler oranını da yüzde 28 dolayında açıklıyor.
İşsiz kalan gençler çıkış yolu için gidiyor.
3. Üniversitelerde ve kamuda liyakat esası kalmadı. Üniversite rektör atamalarından ve kadro tahsislerinden bu durumu daha net görebiliyoruz. Kamuda ve üniversitelerde tek kriter siyasi yandaşlıktır. Aslında devlete çöreklenen FETÖ sorununda da bunun zararlarını yaşadık. Çünkü onlar da kadroları liyakate göre değil, tarikata göre doldurmuşlardı.
Siyasi kayırma geçmişte de vardı. Fakat uzmanlık gerektiren işler için liyakat aranırdı. Yandaş kayırmanın liyakatin önüne geçmesi cumhuriyetin hiç bir döneminde bugünkü kadar çarpıcı olmamıştır.
Maalesef Türkiye gibi toplumlar, siyasi tuzak olarak istismar edilen ve aslında İslam'a da zarar veren, İslami kurallar ve yorumlarını tartışmaktan "gençler neden gidiyor?" sorusunu tartışmaya zaman bulamıyor.