Beyefendi’nin ‘kutlu’ günü
Kutlu Doğum Haftası Ak Parti’nin “etkinlikler”ine dönüştü. Kutlu Doğum Haftası, hem Ankara’da, hem İstanbul’da başlatıldı.
Sebebi nedir acaba?
Ankara’da başlatılsa, Cumhurbaşkanı ister istemez Başbakan’ın önünde olacak... İlk konuşmayı o yapacak, güller ilk önce ona sunulacak... Yeteri kadar parti propagandası yapılamayacak, Beyefendi cilâlanamayacak...
Çözüm kolay...
Zaten başbakanlığını Osmanlı payitahtında yürütmeyi itiyat edinmiş Beyefendi için İstanbul’da hususî tören düzenlenir, mesele hallolunur.
Hâlbuki geçen yıl Ankara’da devlet erkânının ve parti başkanlarının katıldığı bir tören düzenlenmişti. Şimdi neden iki ayrı tören? Her şey “Tek Adam” için.
Haberlerde kaç kanal Ankara’daki töreni verdi?
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul’a yetişti mi, diye baktım; yetişmiş; Beyefendi’ye gül sunuyordu. Öyle düzen kurmuşlar ki, sabah Ankara, öğleden sonra ise İstanbul.
İstanbul’da tören salonunda elektriğin kesilmesi bile fırsata dönüştürülmüş... Bindirilmiş kalabalık bağırıyor: “Türkiye seninle gurur duyuyor!..”
Bu insanların Peygamber Efendimize de hürmetleri yok...
Hz. Peygamber için orada değil misin?
Senin peygamberin kim? “Türkiye seninle gurur duyuyor!..” diye bağırdığın Beyefendi mi, yoksa Hazret-i Muhammed sallahu aleyhi ve
sellem mi?
Beyefendi’ye “ilâhî” anlam yüklenirse olacağı budur!
Böyle bir günde siyaset yapılır mı? Kutlu Doğum bütün Müslümanlar içindir.
Beyefendi şöyle diyor:
“Allah’tan başkasına kulluk eden kaybetmiştir. Kur’ân-ı Kerîm dışında delil arayan, yolundan sapmıştır. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz dışında rehber arayan, ışığı arkasında bırakmıştır. Müslümanların idarecilerinden hatta bütün Müslümanlardan samimiyetini esirgeyen, bunun yanında başka idarecilerle başka otoritelere boyun eğen, saygı gösteren, başka Müslümanlardan yüz çeviren hem aldatan olmuş hem de aldanan olmuştur.”
Ne güzel sözler değil mi? İtirazımız olabilir mi?
Ya olup bitenler? Bir otorite var: Kendileri... Bu cümlelerini tahlil etsem; hiçbir cümlesinin Beyefendi’nin fiiliyatıyla örtüşmediğini görürsünüz.
Başka otoriteler, cemaatler, tarikatlar konusuna hiç girmeyelim... İlmî zeminde masaya yatırılması gereken bir meseledir. Bu hususu son siyasî tartışmalardan ayrı tutmalıyız. Daha önce, yolsuzluklar ortaya çıkmadan, Türkiye’de fırtınalar kopmadan ve “Paralel Yapı” diyerek suç bastırma yoluna sapılmadan, tarikatlar-cemaatler meselesini tartışmamız gerektiğini yazmıştım. Burada Diyanet’in, ilâhiyatçıların üzerine büyük iş düşüyor ama onlar da maalesef saflarını son tartışmalardan sonra keskinleştirmişler, senin partin, benim tarikatım yoluna girmişlerdir.
Beyefendi’nin salondaki konuşması giderek bir tarafı ilzâm etmeye varmıştır. Seçim meydanlarındaki ithamlarını tekrarlamıştır.
Bu tür ithamların yeri burası mı?
Hz. Peygamber istismar edilmiştir. Kutlanan Hz. Nebî’nin doğumu, âlemlere rahmet olarak gönderilmesi değil; Beyefendi’nin “kutlu” doğumu âdeta...