Bayramın dili siyasete uymaz.
Bayramdayız..
Bayramda bile, siyaset rahatsız. Halk ile siyaset arasındaki temel fark işte burada. Halk, partili partisiz birbiriyle samimi ilişkiler içinde. Siyaset, daha caminin kapısından çıkmadan rakibini karalamaya başlıyor.
"Kılıçdaroğlu yürürken düşünsün.."
Baş üstüne!.
Neyi düşünecek Kılıçdaroğlu?
Neden adalet istediğini mi?
Sen yıllarca Kılıçdaroğlu ile birlikte siyaset yapacaksın.. Onca ortaklık kuracaksın. Yetmeyecek Cumhurbaşkanı seçmeye yelteneceksin ve -bismillah- caminin kapısından çıkar çıkmaz "Kılıçdaroğlu düşünsün" diyeceksin.
İyi bayramlar Türkiye..
İşte siyaset bu.
Bu dil bütünleştirici değil.
Bu dil, millî birlikçi değil.
Bu dil, güven verici değil.
Ve bu dil her şeyden önce çatışmacı.
Gerilim yüklüyor.
Dolayısı ile adil değil.
Çünkü?..
Çünkü millî birliğin temelinde adalet var.
O olmadan güvenlik olmaz.
Samimiyet olmaz.
Kimse kimseden emin olmaz ve olamaz.
Bu sebeple mülkün temeli adalettir.
Onun için var olmanın ön koşulu adalettir.
Bu sebeple düzen adalete dayalı olmak zorundadır.
Ve her şeyden önemlisi adalet, çatıyı ve yapıyı ayakta tutan tek özelliktir.
Eğer Türkiye'de huzur yoksa bir sebebi de siyasetin konuşma dilidir.
Siyaset ayrımcıdır çünkü.
Siyaset bölmek için elinden geleni yapıyor.
Bayram ise bütünlemek için var gücüyle çabalıyor.
İşte bu sebepledir ki, bayramla siyaset aynı frekanstan yürümüyor.
Siyaset, yaraları kaşıyor, bayram, bütün yaralara merhem sürmek istiyor.
Siyaset, ötekileştiriyor, bayram "biz" bilincini kazandırmak için çırpınıyor.
Siyaset, kırıyor, döküyor.
Bayram, topluyor, düzeltiyor.
Bu sebeple bayram müşfiktir.
Sıcaktır.
Samimidir.
Kavgayı sevmez.
İtici dil kullanmaz.
Türk toplumu, kültürel köklerine dönmek için siyasetin bencil dilini, hırsını, öfkesini, hepimize yüklemek istediği nefreti ortamdan uzaklaştırmak zorundadır. Ancak bunu başarması zordur. Çünkü kanaat önderleri siyasetin kölesi haline gelmiş durumda..
İşimiz zor.
Sevgili okuyucularım, adil yönetilen bir Türkiye özlemiyle herkese iyi bayramlar dileklerimi sunuyorum.