Basının banka korkusu

Türkiye tam bir korku toplumu oldu.

Bir dönem sıradan insanlar bile telefonunun dinlendiğinden şüphelenir en basit şeyi bile konuşamazdı.

Tıpkı bir dönemin Stalin Rusya'sındaki gibi.

Rus halkı o kadar çok korkuyormuş ki, yatak odalarında bile konuşmalarının Stalin tarafından duyulduğuna inanırlarmış.

Bugünün Türkiye'sinde de durum bundan farklı değil. Herkes bir şeylerden korkuyor.

Kimi maliyeden, kimi SGK'dan kimi polisten kimisi ise bankalardan korkuyor.

Bankalardan korkanlar sadece bu kurumlara borcu olan vatandaşlar değil aynı zamanda gazetelerde korkuyor.

Gazeteler neden korkmasın ki şu anda neredeyse tek reklam kaynakları bankalar.

Bunu çok iyi bilen bankalar basın özgürlüğünün önünde büyük engel teşkil ediyor.

Siz, son 6 ayda bir iki gazete ve internet sitesinin dışında bankaların yanlış uygulamaları hakkında hiç haber okudunuz mu?

Okuyamazsınız. Çünkü bankalar gazete ve televizyonlar hatta bir çok internet sitesi üzerinde reklam baskısı yapıyor.

Eğer kendileriyle ilgili bir aleyhte haber olursa o gazete veya internet sitesine hemen ambargo uyguluyorlar. Yani reklam vermiyorlar.

Bu nedenle kimse bankaların aleyhinde yazı yazamıyor. Şu an bankaların yaptıkları yanlışları yazabilen tek gazete Yeniçağ. Başka tek bir gazetede bankaların aleyhinde bir haber gören varsa söylesin.

Göremezsiniz.

Geçen hafta ekonomi gazetecisi Kerim Karakaya iyi bir gazetecilik örneği sergileyerek Rus Sberbank'ın Türkiye'deki iştiraki olan bankayı satmak için danışman firma aradığını bir internet sitesinde yazdı. Moskova kaynaklı haber çok önemliydi ve adeta bankacılık dünyasına bomba gibi düştü. Fakat komik olan, bu kadar önemli bir haber sadece iki internet sitesinde çıktı.

Üstelik dünyaca ünlü haber ajansı Reuters'in bu konuda servis ettiği haber bile gazeteler tarafından kullanılmadı. Oysa böyle bir haber birkaç yıl önce tüm gazetelerin birinci sayfasında yer alırdı. Şimdi bu artık mümkün değil.

Bankalarla ilgili sadece adını sanını duymadığınız kurumların verdiği saçma sapan ödül haberini okursunuz. Ya da banka genel müdürünün buram buram reklam kokan açıklamalarını.

İşte Türkiye böyle bir acı gerçeği yaşıyor. Bankaların basın üzerindeki reklam baskısı maalesef ekonomi basınına büyük zarar veriyor.

Aleyhimizde yazdın hesabını kapat!..

Bir gazeteci olarak bankalarla ilgili yaşadığım sorunlar ise dünyanın hiçbir yerinde olmayacak türden şeyler. Bankaların vatandaşa karşı yaptığı haksızlıkları yazdığım için hakkımda çok sayıda suç duyurusunda bulunuldu. Hepsinde gerekçe aynı. Bankalar Kanunu'na muhalefet. Yani bankaların şan ve şöhretlerine zarar vermek. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir kanun bankalara çok özel bir zırh vermiş durumda.

Hakkımda Cumhuriyet Savcılığına verilen onlarca suç duyurusunun dışında yaşadığım bir olay var ki, gerçekten dünya basın tarihinde ilk defa görülen bir türden. 16 yıldır hesabımın ve kredi kartımın bulunduğu banka, kendileriyle ilgili yazdığım bir haberden dolayı hesabımı kapatmamı istedi.

Komik ama gerçek...

Jilber Topuz isimli küçük yatırımcı, Rekabet Kurumu tarafından hissedarı olduğu bankaya ceza verilince, genel müdür hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Bu gerçekten müthiş bir olay. Borsadan hissesini aldığı şirkete, küçük yatırımcının sahip çıkması anlamına geliyor. Bu haberi bu köşeye taşıdım. Bir hafta sonra çalıştığım şubenin müdürü kendileri aleyhinde yazdığım için hesaplarımı kapatmamı istedi.

Bu bankanın adını buradan vermiyorum. Ama bu olay bu bankanın utancı olarak kalacaktır. Böyle bir olayı siz acaba Rusya'da görebilir misiniz? Ya da başka bir ülkede?

Burası Rusya değil, Türkiye. Ama Türkiye'de böyle şeyler artık normal karşılanıyor.

Bu arada, bu bankadan hesabımı halen kapatmadım.

Yazarın Diğer Yazıları