".... basın, bunu da yazın"
Uzun zamandır maçlara gitmiyorum. Sağ olsun televizyonlar. Ben bıraktığımda Basın Tribünü'nde durum şöyleydi; Galatasaray gol attığında bazı telefonlar "Cim-Bom Galatasaray"ı çalmaya başlıyordu. Beşiktaş öne geçtiğinde bu defa "Kara Kartalım benim"ler duyuyorduk. Şimdi de durumun farklı olduğunu sanmıyorum.
Geçen gün ekranda futbol yorumcusu Alp Pehlivan'ın itiraf ettiği gibi "6222 sayılı yasa medyayı da bağlar". Aynen katılıyorum. Üzücü olan Pehlivan'ın onay beklediklerinin hiç birinin ağzını açamamasıydı.
Samimiyetle söylüyorum, futbol anarşisinin büyümesinde suçlular belli. Kulüp yöneticileri ile medya mensupları. Türkiye'de en etkili ve korkutucu güç haline gelen "sosyal medya" durumu ise meydanda. Taraftarın büyük bölümü işine gelmeyenleri hemen kalaylıyor. Kolayını buldular; "geç tuşların başına".
Öncesi
Bu salgın yayılmadan önce tribünlerden şu slogan yükselirdi; "inbe basın, bunu da yazın". Bu konuda bir anımı yazayım. 2006 yılında Sakarya'dan bir mesaj aldım. Bir holigan yazımı beğenmemiş, "ölmüş anneme, babama, hatta vefat etmiş çocuğuma sinkaflar" yağdırmıştı. Hayatımda ilk kez birini mahkemeye verdim. Beş yıl sonra tazminata mahkûm edildi. Bu kez Yargıtay bozdu. Geçen sene araya "bilirkişi" girdi. Sıkıldım ve davayı geri çektim. Sanırım böylesi bir yargılama size de az çok fikir vermiştir.
Milyonlar
Her gün sırf futbol yüzünden birbirlerinin gırtlağının sıkıldığı ülke haline geldik. Onunla kalsa neyse, cinayetler işleniyor.
Tekrarlıyorum, bu işin temizliğine spor medyasından başlanmalı. Kimlerin ayıklanması gerektiğine gelince; hepiniz tanıyor, hepiniz biliyorsunuz!
***
Bahçeli'nin dediği oldu
Herkes konuştu. Sonunda Devlet Bahçeli'nin dediği oldu. Onun teklif ettiği gibi yarım kalan Türkiye Kupası maçı 57. dakikadan itibaren Kadıköy'de seyircisiz oynanacak. Beşiktaş da Pepe'siz yani 10 kişiyle sahaya çıkacak. Bahçeli'nin Beşiktaşlılığı da anlaşılan bu kadar mış...
Karar denetimi
Bu arada uzun zamandır tartışılan VAR'ın daha fazla gecikmemesinden yanayım. "İnen bayraklar, kalkan bayraklar"ın tanzim ettiği puan cetvelleri oluşmakta. Maçın kaderini aslında yardımcı hakemler tayin ediyor. Önlemenin tek yolu "videolu denetim"den geçmekte. Tabii onda da "ipin ucu buştun eline geçmemesi şartıyla"...
***
İhmal ettiklerim
Notlarıma bakınca, bir gruba haksızlık yaptığımı anladım. TRT Müzik ve TRT Nağme ile ilgili dünya kadar not almışım. Demek ki izlemiş ve dinlemişim. Hiç olmazsa bir kısmını değerlendirmek istiyorum:
...
NAR ÇİÇEĞİ: Nefesten Sese'de Elif Buse Doğan'ı ilk defa canlı kıyafetle gördük. Serkan Çağrı'nın "kırmızı" dediği aslında "nar çiçeği" idi. Elif, belli ki makyaj yapmaya alışık değil. Ruju, ojesi ve ayakkabıları farklı tonlardaydı. Sesine laf söyleyen çarpılır. Buradan bir istek de ben yapayım. Meslektaşım Rıza Zelyut'un taktığı isimle "Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana". Tabii ki Aşık Mahsuni'den.
İki enstrüman bana hüzün verir; ney ve kabak kemane. Çünkü çıkardıkları sesler "iç sızısı" gibidir. Program ekibindeki Hüseyin Yalçın'ın kabak kemaneyi icrası muhteşem. Kendisini tebrik ediyorum.
...
ÇOK İYİYDİ: CSO'nun -Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası- TRT Müzik'te yayınlanan konserine bayıldım. 1500 çocuğun katıldığı koro adeta lale bahçesi idi. Böyle bir topluluğu başarı ile idare eden şef Cem'i Cem Deliorman'ı kutlamayı unutmuyorum.
...
HARMAN YERİ'nde konuk Özdemir Erdoğan'dı. Onunla bir Hollanda seyahatine kadar daldım. Sonesta Hilton'da çalışıyordu. Karşısında Türkleri bulunca, güneş doğana kadar çaldı, söyledi. Erdoğan gerçekten hakkı yenmiş sanatçıdır. Her zaman çalıştığı yer değil, çalıştığı müzik önemli oldu. En başarılı yılları Yeniköy iskelesindeki mütevazı restoranda geçti.
...
BİR DE ARIZA: Söz ve Müzik'te, Yavuz Bingöl'ün misafiri Metin Şentürk'tü. Sanatçı başladı söylemeye. Sazlar ellerini bağlamış öyle bakıyor. Metin'in ağzı oynuyor, ses yok. Belli ki play back. En kötüsü senkron da tutturulamadı. TRT Müzik'ten bir de arızayı dillendirmek istedim.