Bana diktatörünü söyle...
Avrasya Yazarlar Birliği’nin “Kardeş Kalemler” dergisi, güç şartlarda, sekiz yıldır çıkıyor. 86. sayıya ulaşmış. Böyle bir dergiyi ideali olan insanlar devam ettirebilirler.
Bir Türkiye’nin hâline bakıyorum, bir de dergiye... Sonra “bu fedakârlık niye” diye soruyorum. Selâm olsun Ali Akbaş’a, selâm olsun Yakup Deliömeroğlu’na! Fikrinin delileri yürür bu çakıllı, dikenli yollarda ancak!
Türkiye’yi yönetenlerin ideali belli; önce insanlarımızın cebindekileri almak, sonra “İslâm kardeşliği”, “ümmet-i Muhammed” nutukları atmak... İslâm’ın “çalma” ile özdeşleştirildiği bir ülkeyi diktatörlüklerde bile görmedim, diyeceğim ama düşündüm, diktatörler zaten hırsızdır. İnsanın önce iradesini çalıyorlar, sonra aklını dumura uğratıyorlar.
İslâm ülkeleri deyince “diktatörler” ve “despotlar” akla geliyor. Belki aralarında bir ayırıma giderseniz; biraz daha âdil dersiniz. Âdil davrandıkları da bey’atçılarıdır; gözü kapalı yardakçılarıdır. Türkiye’de bu orana, kendisine bey’at edilen kişi “% 50” demişti. Bu yüzde % 50’yi kendisinin kulu kölesi yaptığına o kadar emindi ki, diğer % 50’nin üzerine yürümemesi için zor tuttuğunu bile söylemişti. 30 Mart’tan sonra bu oran beş puan eksildi ama gözler önündeki çalma-çırpmaya rağmen ancak beş puan eksildiyse, Allah encamımızı hayreylesin, demekten başka bir şey elimizden gelmiyor.
Bunlar da geçer ya Hû! (Deler mi geçer, teğet mi geçer, değmeden mi geçer, kestiremiyorum!)
Müslümanlık bu ise... Arkasını getirmeyeyim; günaha gireriz!
Hırsızlığa doğrudan ve dolaydan fetva veren ilâhiyatçıların yekûn tuttuğu bir ülkedeyiz. 110 ilâhiyatçı, yalanlanamayan hırsızlıkları, yalanlanamayan Kur’ân âyetleriyle dalga geçmeyi görmüyor, yeter ki “Müslüman diktatörümüz” daha irileşsin diye fetva verir gibi bildiri yayınlıyor. Diyanet, fetva vermenin ötesinde camilerde, hırsızlığa meşruiyet kazandıracak hutbeler okutuyor. Ülke yine de fedakâr insanlar sayesinde ayakta...
“Kardeş Kalemler”, önce “Türkler” diyor; çünkü kendi ailesini görmeyenin başkasına faydası olmaz.
Dünyanın dört bir tarafında Türk edebiyatının mahsulleri derginin sayfalarında toplanıyor. Bu sayıda Azerbaycan’dan Bahtiyar Vahapzade’den, Güney Azerbaycan’dan Rukeyye Kabiri’den, Özbekistan’dan Fahriyar’dan, Kırgızistan’dan Kurbanali Sabirov’dan şiir örnekleri veriliyor. Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Deliömeroğlu “Yerel Yönetimler ve Kültür” başlıklı makalesiyle mahallî yönetimlerin kültür çalışmaları için yol açıyor.
Mehmet İsmail, “Değişen Mevsimler ve Edebî Nesiller” başlıklı makalesine, “Edebiyatını göster sana kim olduğunu göstereyim.” cümlesiyle giriyor. Bu sözü bir başka türlü daha söyleyebiliriz: “Diktatörünü göster sana kim olduğunu göstereyim.” Ne yazık ki, Türkiye de dâhil bütün Türk ülkeleri için geçerli bir söz.
Vagıf Sultanlı’nın yine bir hikâyesiyle karşılaşıyoruz: “Ters Akın”. Hayri Ataş aktarmış. (Hayri uzun zamandır Azerbaycan’da. Selâm Hayri Ataş.) Vagıf Sultanlı’nın hikâyelerini seviyorum; okutuyor.
96 sayfalık dergide daha nice doyurucu yazılar var.
“Kardeş Kalemler” i ünlü şair Ali Akbaş yönetiyor. Dergiye kardeşlik için el vermeliyiz.
(0312 311 70 52).