Balık kavağa çıktı
Bizim Esat'la -Atalay- konuşuyorduk. Laf "Balık kavağa çıkınca"ya geldi. Ben de merhum dayımın İstanbul Harbiye'nin son yılından 1936 senesinden kalma bir anısını aktardım. Harb Okulu öğrencileri Topografya dersinden inim inim inliyorlar. Hoca çok sert ve tavizsiz. Mezuniyet dönemi yakın. Seçtikleri temsilciler gidip, "Geçir de yıldızları takalım" ricasında bulunuyorlar. O da "Siz ancak balık kavağa çıkarsa mezun olursunuz" diyor. Çaresiz kalan gençlerin muzurları kafa kafaya verip çözüm aramaya başlıyorlar. Sonunda yapacaklarını karara bağlıyorlar. Harbiye'de bugün Askeri Müze olarak kullanılan yerdeki ağaçlara balıklar asılıyor. Özellikle de kavaklara kuyruklarından bolca bağlıyorlar. Hoca ders için hazırlanırken, bahçeye bakıyor. Yüzlerce balık ağaçlara çıkmış vaziyette. Başlıyor gülmeye. Subay adaylarının esprisini beğenmiştir. Sonuçta tüm öğrencilere geçer not veriyor. Belki de Dersim isyanının başladığı dönem olduğundan zabitan sınıfına ihtiyaç var. Bu yüzden toplu mezuniyeti seçmiş de olabilir. Anıyı Esat Atalay'a anlattığımda "Benim bildiğim laf, balık akınından yola çıkma. Yani Boğaz'dan geçip Kavaklar'a -Rumeli, Anadolu- gelen sürülerle ilgili" dedi. Hani eskiler "Dumanı doğru çıksın" derler ya, nereye çekersen o anlama gelmekte. Belki de Esat haklı. Ancak benim dinlediğim ilk eldendi. Pazar mavramıza böyle başladık öyleyse devam edelim.
İstanbul'daki Karşıyaka
"Beyoğlu"nun bu adını almadan önceki ismi Pera idi. Asırlar boyunca hep bununla anıldı. Şimdilerde eskiye dönüş var. Kız çocuklarına bile Pera adının verildiğini görüyoruz. Örneğin magazinci Cengiz Semercioğlu da yavrusuna bu ismi uygun buldu. Allah sağlıklı uzun ömür versin. Babası Cihangir'de çocuğu rahat uyusun diye elinden geleni yapıyor. Galataport inşaatını gürültü yapıyor diye durdurmaya uğraşıyor. Vodafone Arena'nın "kuş kovan sirenleri"ni susturmak diğer uğraşısı. Özetle Cengiz iyi baba. Çocuğuna düşkün.
Tekrar Pera'ya gelelim. Bu bölgenin içine Galata ve Karaköy de dahil edilirdi. Peki anlamı nedir? Pera sözcüğünün tam karşılığı Karşıyaka'dır. Yani İzmir'inkiyle eş değer. Bunun da Frenklerin Eminönü ve Karaköy'e sefer yapan yolcu kayıklarına verdikleri "Perme" ve "Pera midia"nın dönüştürülmesiyle ortaya çıktığı kuvvetli olasılık.
Peki Beyoğlu nereden çıktı diye sorarsanız. Cevabı daha net. Kanuni ve sadrazamı İbrahim Paşa'nın yakın dostları Venedikli tacir Aloisio Gritti'nin bu bölgede evi vardı. Bu devasa köşke Türkler Beyoğlu derlerdi.
Gerçek 7 kocalı Hürmüz
Şarkısıyla sıkça dinlediğimiz ve film ile müzikallere konu olan asıl Hürmüz'ün kim olduğunu bilen var mı? Gerçek Hürmüz'ü tanıtmak istiyorum. Bir kere ismi Hürmüz değil Ayşe. Gerçek bir Sultan. Padişah I. Ahmet'in kızı. Ayşe Sultan, ilk evliliğini Nasuh Paşa ile yaptığında çocuk yaşlardaydı. Kocasının boğularak öldürülmesinden sonra, ikinci evliliğini Karakaş Mehmet Paşa ile gerçekleştirdi. O da ölünce, Van Beylerbeyi Hafız Ahmet Paşa'yla nikahlandı. Düğünün yapılmasının üstünden kısa süre geçmişken sarayı basan Sipahiler Hafız Paşa'yı öldürünce bizimki yine dul kaldı. Bu kez kardeşi VI. Murat'ın bulduğu Mustafa Paşa ile evlendirildi. Dördüncü eş Diyarbakır Valisiydi. Bu da bir yıl sürdü. Revan seferinden dul kaldığı haberi geldi. Sıra Celep Ahmet Paşa'daydı. Bu defaki 7 yıl sürdü. Altıncı eş Kaptan-ı Derya Voynuk Ahmet Paşa oldu. Onu da Girit seferinde kaybetti. Yedinci, yeni sadrazam İbşir Mustafa Paşa'ydı. Son kocayla evlilik sadece üç ay sürdü. Sadrazamı boğarak öldürdüler. 7 kocalı Ayşe Sultan da 11 ay sonra vefat etti. Babası I. Ahmet'in türbesinin yanına gömüldü. "Ver Allah'ım ver" diyenlerin öncüsüydü.
Kazların öyküsü
Genç padişah Fatih İstanbul'u kuşatmıştır. Mevsim bahar olmasına rağmen hava çok sıcaktır. Surların önünde kümelenen askerlerin suya ihtiyacı artmaktadır. Nasıl yıkanıp, nasıl abdest alacakları sorun olmaya başlamıştır. Fatih, bu zorluğu nasıl çözeceğini düşünürken üzerinden geçen yaban kazlarını fark eder. Sultan, süvarilerden birine kuşları gösterir. Delikanlı hemen elini sadağa götürüp, okunu çıkarır. Fatih "Sakın haa" diye seslenir. "Onları takip et. Belki bir göle uçuyorlardır" der. Süvari atını topuklayıp kazların peşine düşer. Kazlar, uzakta bir göle konarlar. Delikanlı tadına baktığı suyun lezzetini fark eder. Hemen bildirir. Mimarlar, ustalar ve rütbeliler işe koyulurlar. Künkler döşenip bağlanır. Bir hafta içinde gürül gürül su akmaya başlamıştır.
Fatih, yapılan çeşmenin açılışına gelir. Kitabeye adının kazındığını görünce "neden" diye sorar. Ardından ilave eder "Suyu ben bulmadım". Vezirlerinden biri sorar "Peki şevketlum bu çeşme kimin adıyla anılsın?" Cevap "Kazların" olur. O gün bugündür çeşmenin adı Kazlıçeşme'dir. Bölgedeki deri fabrikalarının tamamı yıkıldı ama çeşme duruyor. Hem de kaz figürleriyle...