Bahçeli ancak yüzde 5'le kurtulur
Balçiçek İlter'i uzun süredir boşlamıştım. Bu konuda uyarı bir büyüğümden geldi. "Ayıp ediyorsun". Doğru söze ne denir. Karşıt Görüş'ü nihayet izledim. Konu bilindikti; "Anayasa Değişikliği ve Başkanlık Sistemi". Konuklardan biri Prof. Dr. Ersan Şen'di. Diğeri adını sıkça duyduğum Bertil Emrah Order idi. Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı methedildiği kadar iyiydi. Kadın olarak da hoş. M. Ali Erbil ve Cem Küçük'ün taktığı gözlükleri kullanması iyi bir moda takipçisi olduğu izlenimi bıraktı. Her şeyden önemlisi dünyada başkanlık sistemine dönen ülkeler analisti olmasıydı. Afrika'nın "Sahraaltı" bölgesindeki -kuzeyin altındakiler- 28 ülkenin başkanlık sistemine geçişini mükemmel anlattı. Brezilya ve Venezuela'nın bire bir bize benzediğini ilave etti. Kuvvetler Birliği Yönetimi'ne taktığı isim çarpıcıydı; "Savaş Diplomasisi".
Prof. Dr. Bertil Order'in 1980'lerdeki Anayasa Seminerleri'nden söz etmesine şaşırdım. Çünkü yaşı müsait değil. O dönem bu konuyu gündeme taşıyan Tercüman gazetesi olmuştu. Ben de bu organizasyonda görev almıştım. Hatta 1982 Anayasası'nın mimarı merhum Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı'ya Günay'daki kapanış yemeğinde söylediklerimi bire bir hatırlıyorum; "Türkiye'nin başına dert açıyorsunuz hocam". Üzülerek söyleyeyim haklı çıktım. Order belli ki seminer yayınlarını iyi inceleyenlerden. Dilerim bu kez de "yeni dertler açılmaz".
Prof. Dr. Ersan Şen'in ısrarlı uyarılarına ise başından beri katılıyorum. Gerçekten "bu anayasa ile neyin hedeflendiği belli değil". Kaldı ki "insan hakları" açısından geri gidildiği mutlak. Son anda cayılmazsa seçim barajının yüzde 5'e indirilmesi tek önemli farklılık. Bunda asıl amaç Devlet Bahçeli'yi kurtarmak. Yüzde 10'u toparlayamayacağı kesin. Bahçeli ve yandaşları ancak oranın düşürülmesiyle Meclis'e girebilir. Yüzde 5 bile onlara Grup kurma olasılıklarını zor temin eder.
Ekonomide "kara kış"
İlk defa Tarafsız Bölge'yi kafam şişmeden izledim. Çok katılımlı kargaşadan vaz geçilmişti -dilerim böyle sürer-. Üç önemli isimle ayrı ayrı konuşuldu. Araya girenler, çıkanlar yoktu. Ahmet Hakan Coşkun, Erzurumlu Emrah gibi söyleşiyi "Dedim-Dedi"ye dönüştürmüştü. Müdahalelerini biraz daha azaltırsa işlem tamamdır. Uzun süren komisyon tartışmalarından çıkmış gibi hissettim. Sabahın 04:30'unda TBMM bahçesinde kar topu oynayan milletvekillerine özendim. Bunun adına deşarj ya da rahatlama demek mümkün.
İlk konuk İlhan Kesici idi. İstanbul milletvekili o yumuşak tavrıyla ekonomik geleceğimizin falına baktı. Erzurum'dan Yozgat'a kadar fıkralarla halk tipi müthiş bir analiz yaptı. Bütçedeki havasından daha neşeliydi. Ekonomideki gidişi renkli grafikleriyle süslemeyi sürdürdü. Ancak durumumuzun ne kadar vahim olduğunu da gözümüze soktu. "Batıyoruz"u açıkça söylemedi ama ima etti. Bir tek örnek vermek gerekirse yılda 200 milyar doların dönüşümüne ihtiyaç olduğunu anlattı. Büyük kampanyalar karşılığı halkın bozdurduğu toplam döviz tutarı sadece 2.5 milyar dolar. Bunun zafer gibi aktarılmasına dokundurdu. Uluslararası değerlendirme kuruluşlarının kısa sürede Türkiye'yi sekiz basamak aşağıya indirmesindeki ana nedenin "bizden kaynaklandığını" ispatladı. "Başbakan Yıldırım'ı seviyorum ama -dolar bu. Dolar, dolmaz- esprileriyle ülke yönetilemez" dedi. "Ekonomide saldırı altındayız" savunmasına karşı çıktı. "Saldırı yok, güvensizlik var" şeklinde yorumda bulundu. Mevsimlik benzetmeyle noktayı koydu: "Kış geldi. Ancak kara kış da kapıda"!
***
Ebelik kutsaldır
3 ADAM'da felaketin eşiğinden dönüldü. Eser Yenenler, konuk kızın "hazır cevaplığına sinirlendi" kendisinin doğaçlama yeteneği olmadığı için çaresiz kaldı. Kızcağızın ebesine uzanan "örtülü küfür" etti. Arkadaşlarının uyarısıyla konuyu gürültüye getirmeye çalıştı. Ancak ilk tepki stüdyoda bulunan genç bir ebeden geldi. Dilerim olay bu kutsal mesleğin örgütlerine kadar yayılmaz. Kişisel yorumda bulunursam "Eser espri fukarası". İbrahim Büyükak'ın tırnağı olamaz. Tartışmayı başlatan konuya gelince; "Yenerler gerçekten fazla kilo aldı. Michelin lastikleri reklamına dönüştü."