Bacak kırıp, başkasına suç atan polisler!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu uyuşturucuyla mücadele için 2018'le birlikte yeni bir döneme girdiklerini ve kararlı olduklarını söyledi.
"Genel Güvenlik ve Uyuşturucu ile Mücadele" toplantısında konuşan Soylu, "Okulun çevresinde bir uyuşturucu satıcısını gördüğümüz zaman beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmayan polis görevini yapmamıştır. Benim ülkemin gencinin canına mal olacak bir kişiye gereğini yerine getirme görevidir. Suçunu bana atsın. Bunun suçu neyse, 5 yıl içeride yatmaksa yatarız, 10 yıl içeride yatmaksa yatarız, 20 yıl içeride yatmaksa yatarız. Hiç umurumuzda bile olmaz" ifadelerini kullandı.
Bakan Soylu polislerin yargılama yapmadan ceza kesmesini ve ortaya bir suç çıkması durumunda suçu kendi üzerine atmalarını istiyor.
Hukuk çalışmıyorsa vatandaş da ceza kesebilir mi?
Şimdi burada ortaya ciddi soru işaretleri çıkıyor.
Soylu'nun "okul önlerindeki uyuşturucu satıcıları" olarak tabir ettiği "torbacılar"ı her yerde bulmanız mümkün. Özellikle büyük metropollerin orta yerinde; bunların hepsi aleni bir şekilde yapılıyor. Keza bu şehirlerin varoşlarında da durum farklı değil.
Hatta geçtiğimiz aylarda bir okuyucumun anlattıkları son derece çarpıcıydı. Uyuşturucu satıcıları mahalleyi mesken tutmuşlar. Apartman girişlerine sakladıkları uyuşturucuları çıkarıp ortalık yerde satıyorlar.
Bunun üzerine apartman sakinleri polisi arıyor. Polis geldiğinde "Bunlar apartmana kadar girdilerse evlerinize de girebilirler, kapılarınızın dışına demir kafes yaptırın" önerisinde bulunduktan sonra gidiyor. Satışlar ise aynen devam ediyor!
Böyle bir ortamda vatandaşın uyuşturucu çeteleriyle baş başa kaldıklarına şahit oluyoruz. Mahallesinde "uyuşturucu karşıtı" kampanya yapan muhtarlara, ailelere saldıran mafyalar ortalıkta kol geziyor.
Eğer bir mücadele varsa, bunun bataklığını kurutmak zorundasınız.
Hatırlanacağı üzere "terörle kararlılıkla mücadele edeceğiz" diyenler, kısa bir süre sonra çözüm süreci adı altında operasyonları durdurmuşlardı.
O yüzden gerçek anlamda uyuşturucu ile mücadele edilmedikten, vatandaşın can güvenliği sağlanmadıktan sonra söylenilen her söz hamasidir.
Soylu'nun sözlerinden çıkan bir diğer sonuç da uyuşturucu cezalarının yetersiz olduğu gerçeğidir.
Uyuşturucu satıcılarının defalarca yakalanıp, savcılıktan serbest kaldıklarını veya cezaevinde kısa süreli kaldıktan sonra serbest bırakıldıklarını biliyoruz.
Bacağı kırılan bir uyuşturucu satıcısı 6 ayda iyileşir, üstüne bir de tazminat kazanır ve zehir satmaya devam eder. Eğer sizin adaletiniz, hukukunuz, mahkemeleriniz varsa o hainleri içeriden çıkarmazsınız. Ayrıca polisleri "başkasına suç at" diyecek karakterlere büründürmek son derece tehlikeli bir girişimdir.
Polislerin orantısız güç kullanmaları ile ilgili şikayetler bir yana, terörle mücadele ettiği için yargılanan çok sayıda asker-polis arkadaşımız oldu bu ülkede.
Dolayısıyla mesele ayak kırıp, suçu başkasına atan polis üretmek değil; sistemin, hukukun çalıştırılması meselesidir.
2018 Türkiye'sinin getirildiği durum
Bakan'ın bu sözleri Türkiye'nin getirildiği durum açısından utanç vericidir.
İki güne bir Türkiye'nin gündemini şiddet olayları ve şiddet eylemleri kapsamında değiştirmek, insanları ve toplumu germek kimseye bir şey kazandırmıyor.
Tam sakinliyoruz, tam insanlar daha rahat hareket etmeye başlıyorlar hoop bir KHK...
Ardından bir bakmışsınız Atatürk'ü, Cumhuriyet'i suçlayan siyasiler...
Hemen sonrasında "bacak kırıp, suçu bana atsın" diyenler...
Bu şekilde devlet yönetilmez.
Bakın Zarrab Davası'na... Hakan Atilla 5 ayrı suçtan ceza alacak.
Bekir Bozdağ "ABD yargısı-CIA-FBI-FETÖ ile Türkiye'yi yargılamaya çalışıyorlar, siyasi bir operasyondur" açıklaması yaptı. Kararı tanımayacaklarını açıkladı.
Bozdağ haklı, Türkiye başka bir ülke tarafından yargılanamaz, uluslararası arenada "kara liste"ye alınamaz.
O zaman kendilerinden bir açıklama daha gelmesi gerekiyor, "Olası bir tazminat cezası gelmesi durumunda Türkiye Cumhuriyeti bu cezayı ödemeyecektir."