Avrupalı, ne “saf” ne de “şartlanmış” değil!

Başbakan Erdoğan’ın AB üst düzey yetkilileriyle yaptığı “zorlu” müzakerenin üstü örtülmek isteniyor.
Oysa, her şey o kadar “berrak” ki, görüşmelerin tam bir “hezimet” ile sonuçlandığını yabancı medya ayrıntılı bir şekilde açıklıyor.
Türkiye’de ise, her halde yaratılan “baskıcı” havanın tesiriyle olacak, ayrıntılara hem haber, hem de yorum olarak pek ulaşılmıyor.
Sadece, Başbakan’ın “paralel devletin tahribatlarını ve yıkıcı planlarını öğrendiler” yolundaki sözleri bir “başarı” gibi gösteriliyor.
Ne var ki, “hukukun üstünlüğü ilkesi” üzerinde neredeyse “sigaya” çekilen Başbakan’a söylenenler “teğet” geçiliyor.
Aslında, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun, Başbakan Erdoğan’ı 17 Aralık operasyonu sonrası gelişmelerle ilgili olarak uyardığı anlaşılıyor.
Barroso’nun, “Türkiye hukukun üstünlüğü ve erklerin ayrımı ilkelerine uymalıdır. Bu konuda güvence aldık. Türkiye bu konuda yalnız değildir, destek vermeye hazırız” şeklindeki beyanı her şeyi anlatıyor.
Barroso, ortak basın toplantısında; Başbakan Erdoğan’dan alınan güvencelerden bahsederken;
“Bazı konularda endişe duyuyoruz, yakından izliyoruz. Endişelerimizi paylaştık. Samimi dost olarak sordum. İçten açıkça yaklaştı güvence verdi. Erklerin ayrımına saygı duyulduğunu ve hukukun önemli olduğunu söyledi” şeklinde konuşarak, görüşmelerin temelini ve Erdoğan’ın “kaçak güreştiği”ni dile getiriyor.
AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ise konuşmasında, “Çeşitli kaygılarımızı dile getirdik. Komisyonunun bir izleme, denetleme ve rapor hazırlama durumu var” diyerek, Avrupa Birliği’nin kaygısı üzerinde duruyor.
Avrupa medyasına özellikle Alman gazetelerinin görüşlerine gelindiğinde, Erdoğan’ın büyük “açıklar” verdiği öne sürülüyor.
Die Tageszeitung, “Anlaşmazlık sürüyor” başlığını kullanıyor.
Gazete “Özgür ve bağımsız yargı konusunda taraflar birbirine yakınlaşmak yerine daha da uzaklaştı” diye yazıyor.
Der Spiegel, Başbakan Erdoğan’ın inatçı bir görünüm çizdiğini kaydediyor.
Haberinde ise, “Erdoğan, ülkesinin yargısına karşı hareket tarzı konusunda Avrupa Birliği’nin her türden eleştirisini geri çevirdi” deniyor.
Die Zeit, görüşmelerde tarafların kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti konusunda bir yakınlaşma içinde olmadığına dikkat çekiyor.
Gazete, “Brüksel’de Başbakan Erdoğan, durumu başka türlü tasavvur ettiğini ortaya koydu” diye yazıyor.
Regensburg’da yayımlanan Mittelbayerische Zeitung ise Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığını vurguluyor. Yorumunda da, ayrıntılar şöyle yer alıyor:
“Brüksel ile Ankara arasındaki ilişkiler hiçbir zaman kolay olmadı.
Ancak, Türk hükümetinin yolsuzluk soruşturması üzerine polisleri ve yargı görevlilerini ceza olarak başka yerlere sürmesinden sonra kapatılamaz bir yarık açılmış gibi görünüyor.
Gezi protestolarına vahşice müdahale edilmesiyle birlikte beliren bir olgu, Erdoğan’ın temizlik operasyonlarıyla iyice netleşti; Türkiye’de bağımsız bir yargı artık yok.
Ülke böylece, üyelik adayı ülkeler için öngörülen Kopenhag kriterlerine karşı gelmiş oluyor. Hayal kırıklığı daha büyük olamazdı. Ankara daha ekim ayında iyi yolda görünüyordu.
Avrupa Birliği önce yeni bir faslın açılması için kapıyı araladı, ardından da vize kolaylıkları vaadinde bulundu.
Ne yazık ki, Türkiye bu güven avansını boşa çıkardı.
Görüşmeler, Başbakan Erdoğan’ın maskesini düşürdü. Kuvvetler ayrılığından hiçbir şey anlamadığını ortaya koydu. Avrupa Birliği’nde hukuk devleti prensipleri ne müzakere edilebilir, ne de bu konuda yoruma imkân tanıyan bir hareket alanı vardır. Birlik’e dâhil olmak isteyen, yargının hükümetin etkisinden bağımsız olarak hareket edebilmesini sağlamakla yükümlüdür.”
Anlaşılan o dur ki, hükümet üyelerine yöneltilen yolsuzluk suçlamaları nedeniyle çok sayıda yargı ve emniyet görevlisinin yerlerinin değiştirilmesi ve hükümetin “adalet” üzerindeki nüfuzunu artırmaya karar verilmesi Erdoğan’ın Avrupa Birliği’nin önde gelen isimleri ve medya tarafından sert dille eleştirilmesine yol açıyor. Erdoğan, belki de bu “baskılardan” ötürü, HSYK yasa tasarısının bazı maddelerinden “şimdilik” vaz geçiyor.
Bu arada; Avrupalıların AKP seçmeni kadar “saf” ve “şartlanmış” olmadıklarının hatırlanması gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları