Atatürk'ün soyadı ve siyasi vasiyeti!
Erdoğan'dan bahsederken, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip" desek olur mu? Fakat kendisi, 10 Kasım vesilesiyle mesaj yayınlarken de özellikle "Gazi Mustafa Kemal" diyor!
Bir ara basında bazı yazarların, kendisinden sadece "Tayyip" diye bahsetmesinden haklı olarak yakınmıştı. Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi, Cumhuriyetin kurucusu olan ve Atatürk soyadı verilen bir kişiye hangi hakla reva görüyor?
***
Atatürk, bu adı nasıl almıştır? Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin başkanı olan Safvet Arıkan'ın 26 Eylül 1934'te dil bayramı dolayısıyla hazırladığı bir konuşma metnine "ulu önderimiz Atatürk Mustafa Kemal" diye başlaması üzerine Gazi, bu adlandırmayı "güzel bir buluş" olarak nitelendirir. Daha sonra Afet İnan da bu buluşu destekler ve 24 Kasım 1934'te Malatya mebusu İsmet İnönü ve arkadaşlarının teklifi ve TBMM tarafından kabul edilen bir yasayla, Gazi'ye Atatürk soyadı verilir.
Fakat Gazi'nin "Atatürk" buluşunu beğenmesinin arka planında başka bir tarihi olay vardır.
Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya "Atatürk ve Türk Dili" konulu bir konferansında aynen şu ifadeleri kullanmıştır:
"Ben Atatürk'ün okuduğu bazı kitapları inceledim. Atatürk Vilhelm Thomsen'in Inscriptions de l'Orkhon (Orhun Yazıtları) adlı eserini okumuş. Birçok kelimenin altını mavi kalemle, kırmızı kalemle çizmiş, bazı kelimeleri yeniden tercüme etmiş, bazen soru işareti koymuş. Kısacası Atatürk millî pınardan su içmiş, ecdadımız Köl Tigin'in, Bilge Kağan'ın metinlerini orijinalinden okumuş. Atatürk kökümüzü, geçmişimizi bildiği için Batılıların yapmış olduğu yanlış tarih yorumları karşısında Türk Tarih Kurumu'nu kurduruyor."
Atatürk'ün okuduğu kitapları, askerliği sırasında Anıtkabir'deki tasnif heyetinde çalışan Muhittin Nalbantoğlu da incelemiştir. Orhun Abideleri, 1893'te okunmuş ve kitap olarak basılmıştır. Atatürk, 1924 yılında Türkçe olarak da basılan ve kendisine sunulan Necip Asım'ın Orhun Abideleri kitabının bir sayfasının kenarına, kendi el yazısıyla, "Büyük nutuk böyle bir ifadeyle hitam bulacaktır" diye not da düşmüştür. Kitap halen Anıtkabir'dedir.
Atatürk bu yazıtlardan çok etkilenmiştir; Safvet Arıkan'ın Atatürk hitabını soyadı olarak bu psikoloji ile benimsemiştir.
***
Atatürk'ün "gençliğe hitabe"sindeki tavrı "Bilge Kağan" tavrıdır ve Bilge Kağan'a özenmiştir. "Ey Türk Budunu" ile, "Ey Türk Gençliği" arasında hiçbir fark yoktur. "Ne mutlu Türk'üm diyene" ifadesinde, "Bunca yerlere Türk adını, Türk şanını alıştırdım" politikası saklıdır.
Atatürk'e göre, Türk istikbâlinin evlâdı, muhtaç olduğu kudreti, damarlarındaki "asil kan"da bulacaktır. "Bir Türk dünyaya bedeldir" ifadesinde de Bilge Kağan'ın "Türk beğleri, millet işitin! Üstte gök çökmedikçe altta yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti! Öykün (örnek al) ve kendine dön" ifadesi vardır...
Esasen Bilge Kağan'ın yazıtları da Atatürk'ün gençliğe hitabesi de Türk Milleti için siyasi vasiyettir. İki vasiyetin ortak özelliği "devletin, ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bütünlüğü"dür.
***
Tayyip Bey, işte bu tarihi arka plana itiraz ediyor! Ona göre Türklük, bugünkü Türkiye'de tarih boyunca var olan bir milletin değil, etnik gruplardan sadece birinin adıdır! Öyle ki bu tür konuşmalarında etnik grupların tamamını sayarken Türklüğü de onlardan biri olarak göstermektedir. Millet ise henüz tam olarak adlandıramadığı, bazen "Türkiyeli" bazen "milleti İbrahim" bazen de "aziz millet" dediği, son zamanlarda ise "Osmanlı" kavramı ile ifade ettiği bir ümmettir!
Türk'ü "millet olarak" tanımayan, milletin Ata'sını da ancak bu kadar tanır!