Atatürk'ün Kur'an tefsiri için 7 şartı vardı!
Cumhuriyet tarihi ile ilgili kronolojilere bakarsanız, 21 Şubat 1925 tarihinin karşısında şöyle bir ifade görürsünüz:
“Eskişehir mebusu Abdullah Azmi Efendi’nin (Tolun) Kuran’ın Türkçeye çevrilmesi önerisi Meclis’te kabul edildi.
Önerge doğrultusunda Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesi için Diyanet İşleri bütçesine 20 bin lira tahsisat konuldu.”
Önerinin asıl sahibi Mustafa Kemal Paşa’dır.
Cemalettin Aytemur’un araştırmasına göre Mustafa Kemal, nasıl bir tefsir istediğini yedi maddeyle özetlemiştir:
1-Ayetler arasında münasebetler gösterilecek.
2-Ayetlerin iniş (nüzul) sebepleri kaydedilecek.
3- On okuma tarzını geçmemek üzere kıraatler hakkında bilgi verilecek.
4-Gerektiği yerlerde kelime ve terkiplerin dil izahları yapılacak.
5-İtikatta ehli sünnet ve amelde Hanefi mezhebine bağlı kalınmak üzere ayetlerin ihtiva ettiği dini, şer’i, hukuki, içtimai ve ahlaki hükümler açıklanacak. Ayetlerin ima ve işarette bulunduğu ilmi ve felsefi konularla ilgili bilgiler verilecek.
Özellikle tevhid konusunu ihtiva eden ibret ve öğüt mahiyeti taşıyan ayetler genişçe izah edilecek.
Konuyla doğrudan ya da dolaylı ilgisi bulunan İslam tarihi olayları anlatılacak.
6-Batılı müelliflerin yanlış yaptığı noktalarda okuyucunun dikkatini çekecek gerekli açıklamalar yapılacak.
7-Eserin başına Kur’an hakikatini açıklayan ve Kur’an ile ilgili bazı önemli konuları izah eden bir mukaddime (önsöz) yazılacak.
* * *
3 Şubat 1928’de camilerde hutbelerin Türkçe okunması karara bağlandı.
Aynı yıl içinde hadislerin Türkçe çevirisi de tamamlandı. Ahmet Naim ve Kamil Miras tarafından hazırlanan “Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi” adlı 12 ciltlik hadis tercümesi 1928 yılında yayımlandı. Diyanet İşleri adına Ahmed Hamdi Aksekili, tefsirin Mehmed Akif’e yaptırılması için harekete geçti. Fakat Akif her seferinde Aksekili’ye ret cevabı verdi.
Akif Arapça ve Türkçeye tam anlamıyla vakıftı. Ayrıca Farsça ve Fransızca da biliyordu. Elmalılı Hamdi Yazır’ın ısrarıyla ikna olan Akif, Mısır’da tercüme çalışmalarına başladı.
Mehmed Akif, Kur’an tercümesini 1928 yılında bitirmesine rağmen Ankara’ya göndermedi. Devamlı düzeltmeler yaptı.
Tercüme, içine sinmemişti. Akif, 1931’de Diyanet İşleri ile arasındaki mukaveleyi fesih kararı verdi ve bir yıl sonra da aldığı avansı iade etti. Tefsiri yazma işi Elmalılı M. Hamdi Yazır’a verildi.
Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” adlı 9 ciltlik tefsiri 1935 yılında tamamlandı. 10 bin takım basıldı, 8 bin takımı kamuoyunun önde gelen isimlerine ve din adamlarına ücretsiz olarak dağıtıldı.
Mason localarının kapatılması da 14 Ekim 1935’de Atatürk’ün emriyle gerçekleşti.
Mason locaları, İnönü ve Bayar’ın desteğiyle 5 Şubat 1948’de Türkiye Mason Derneği adı ile tekrar açıldı. Halkevlerine devredilen tüm mal varlıkları geri verildi.
* * *
Bu bilgileri Naci Memiş’ten, bir not olarak almıştım. Bir sohbet sırasında Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’e Atatürk’ün tefsir için koyduğu şartları hatırlattım. “Görüyor musunuz, böyle bir adamı nasıl tanıtıyorlar? Ben bir Kur’an tercümesi yapmış kişi olarak söylüyorum. Hiç kimse, Atatürk’ün Elmalılı Hamdi Yazır’a yaptırdığı tefsiri aşamadı. Biz bugün bir tefsir yaptırmaya kalkışsak, Atatürk’ün şartlarını koyardık” dedi.
Bu arada Yaşar Nuri Öztürk’ün de “ayetlerin ima ve işarette bulunduğu ilmi ve felsefi konularla ilgili bilgiler vermek” şartını karşılayan bir eseri daha çıktı. “Kur’an Açısından Küresel Afetler” adlı eser, günümüzün bilimsel tartışmalarını Kur’an’ın nasıl tespit ettiğini inceliyor.