Atatürk'ten sonra ilk defa iktidar şansı
İYİ Parti Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, 25 Nisan 2018 günü Yeniçağ muhabiri Fatih Erboz'a tarihi bir açıklama yaptı ve "Meral Akşener Cumhurbaşkanı seçilip, İYİ Parti iktidara geldiği zaman Atatürk'ten sonra ilk defa Türkiye'yi Türk milleti yönetecek. Çünkü İYİ Parti, herhangi bir küresel güce bağımlı olmadan tamamen bağımsız olarak iktidara gelecek. Zaten iktidar kanadında yaşanan korku ayrıca halkın gösterdiği ilgi de bundan. Türk milleti İYİ Parti'nin hiçbir güce bağımlı olmadığını, bağımsız bir parti olduğunu bildiği için ilgi gösteriyor ve oy verecek" dedi.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, 1993-2008 yılları arasında tam 15 sene, Atatürk'ün kurduğu Türk Tarih Kurumu'na başkanlık eden, ayrıca Türk tarihi konusunda yaşayan tarihçilerimiz arasında otorite kabul edilen dünyaca ünlü bir tarihçidir.
Onun, "Meral Akşener Cumhurbaşkanı seçilip, İYİ Parti iktidara geldiği zaman Atatürk'ten sonra ilk defa Türkiye'yi Türk milleti yönetecek." sözleri üzerinde kimse durmadı. Bu yazıda konuyu incelemek istiyorum.
Türkiye kimin eseri?
Türk Kurtuluş Savaşı, dünya tarihine "Türk Milliyetçilerinin zaferi" olarak geçti. Türk Milliyetçiliği, 1944 yılına kadar, devletin temel politikası olma özelliğini korudu... Daha sonra, Sovyet tehdidi sebebiyle Türk Milliyetçiliği bastırılmaya çalışıldı. Türkiye, yabancı sermaye ve teknoloji ile bütünleşmiş İstanbul sermayesinin Anadolu'daki temsilcilerinin teşkilatlandırdığı veya iskeletini oluşturduğu bir yapıdan türeyen ve merkez sağ denilen partilerin yönetimine geçti.
Yabancı sermaye devlete hâkim oldu
Yabancı sermaye, bu yolla ekonomiye de ülke yönetimine de ordu yönetimine de eğitim politikalarına da hâkim oldu. Sıra "özelleştirme" politikaları ile Türkiye'nin su kaynaklarının ve ormanlarının da satılmasına geldi.
Mareşal Fevzi Çakmak, bu gidişatı gördüğü için temel felsefesi "Türk Milliyetçiliği" olan bir parti ihtiyacından dolayı "Millet Partisi"ni kurdu. Millet Partisi kapatılınca yerine kurulan Cumhuriyetçi Millet Partisi'nin Genel Başkan Osman Bölükbaşı, Kırşehir'den milletvekili seçildi. Ancak DP iktidarı Kırşehir'i bu yüzden cezalandırarak ilçe yaptı! 1957 seçimlerinde Osman Bölükbaşı hapsedildi.
1958'de CMP, Köylü Partisi ile birleşerek CKMP adını aldı. Osman Bölükbaşı ve 29 milletvekili, partiden ayrılarak yeniden Millet Partisi'ni kurdu. CKMP'ye davet edilen Alparslan Türkeş, ilk kongrede genel başkan seçildi. Partinin adı 1969'da Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirildi.
1973'e kadar Meclis'te bir kişiyle temsil edilen MHP 1973 seçiminde 3 milletvekiliyle Meclis'e girdi. 1 Nisan 1975'te 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nde Alparslan Türkeş ve Mustafa Kemal Erkovan bakan olarak yer aldı. 22 Temmuz 1977'de oy oranını yüzde 3.4'ten, yüzde 6.4'e çıkaran MHP, 16 milletvekiliyle Meclis'te grup oluşturdu ve Senato'ya bir üye soktu, bu seçimin ardından kurulan 2. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nde ise biri başbakan yardımcılığı olmak üzere 5 bakanlıkla temsil edildi.
MHP, söylem olarak Kuvayi Milliye veya Müdafaai Hukuk'un devamı gibiydi, ancak, MHP taban olarak gençliğe, yani henüz ekonomik özgürlüğünü kazanmamış bir kitleye dayanıyordu.
12 Eylül'den sonra MHP ezilince, artık yetişkin olan gençlerin bir kısmı ANAP ve DYP teşkilatlarının kurucusu oldu. Bu gençler, Özal ile başlayan ekonomik yapıdaki hızlı değişim içinde eridi... Zaten Özal döneminde Türkiye, yarı sömürgeleşmiş, siyasal olarak da Türkiye olmaktan çıkmaya başlamıştı.
Milliyetçiler ve 57. Hükümet
Fakat sonunda, diğer siyasi partilerin başlattığı yozlaşma, o kadar görünür hale geldi ki, Türk halkı, artık yaşları 40'ı geçmiş olan milliyetçi kadrolara. 1999 seçimlerinde yüzde 17.98 ve 129 milletvekili ile bir şans vermek istedi. Bu şans iyi kullanılabilseydi, gerisi gelecekti.
MHP, Alparslan Türkeş'in ölümünden sonrası yaşadığı sancılı, olaylı kurultaylar döneminden sonra Devlet Bahçeli'nin genel başkanlığında toparlandı ve merkez parti stratejisi ile ikinci büyük parti olarak 57. Hükümette, üç koalisyon partisinden biri olarak görev aldı.
MHP, 57. hükümet ortaklığı sırasında, özellikle ekonomi politikalarına kendi ideolojisini hâkim kılamadı. Hükümet, uluslararası tahkimi anayasaya yerleştirdi, geriye dönük tahkimi kabul etti, IMF reçetelerinde öngörülen stratejik kuruluşların özelleştirilmesi dayatmalarına boyun eğdi.
Bir önceki hükümet döneminde ele geçirilen PKK terör örgütünün başı olan Abdullah Öcalan'ın idam kararı ile ilgili dosyanın Meclis'e sevk edilmemesi, üniversitelerde başörtüsü krizinin çözülememesi ve hepsinden önemlisi üst üste iki ekonomik kriz ve büyük deprem, koalisyon partileri ile birlikte milliyetçiliği siyasette temsil eden MHP'yi de yıprattı. Nitekim bu durum sandığa da yansıdı.
Türkiye, bekâ sorununa nasıl geldi?
Bahçeli, kendisine Başbakanlık teklif edilmesine rağmen 2002'de erken seçim kararı verip iktidara taşıdığı günden bu yana hep AKP lehine politikalar üretti. 2009'da Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan da Devlet Bahçeli oldu. 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Ekmeleddin İhsanoğlu'nu kendisine aday olarak öneren kişi Abdullah Gül'dü. O Gül ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi olan "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözünden rahatsızlığını açıkça beyan eden bir kişiydi. Bu öneriyi kabul ederek, Tayyip Erdoğan karşısında hiçbir şansı olmayan bir vatandaşı aday gösteren, böylece Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan da kendisiydi. Keza 7 Haziran 2015'teki genel seçimlerde, kendisinin başbakanlığı dahil hiçbir anlaşmaya yanaşmayıp, AKP'ye kaybettiği iktidarı 1 Kasım'da hediye eden de o oldu.
Refah hareketi, Türk Milliyetçilerinin bu boşluğunu iyi değerlendirmiş ve gücünü yükseltmişti. Refah hareketinin içinden gelen AKP, Anadolu sermayesi ile birlikte İstanbul sermayesini de, Londra sermayesini de arkasına aldığı gibi hem köylü, hem işçi, hem de esnaf arasında kısa zamanda örgütlendi. Zaten, bu yapı uzun zamandan beri örgütlenmekteydi... Büyük bir zemin vardı...
16 yıldır, bu zeminin taleplerinin aksine, Türkiye'yi Türk devleti olmaktan çıkarmaya çalıştıkları gibi uluslararası dayatmaları uygulayarak, ülkeyi büyük bir ekonomik krize sürükledikleri gibi Türkiye'yi özellikle Irak ve Suriye'deki politikalarla "bekâ sorunu" yaşar hale getirdiler. Son umutlarını da Yeni Sevr dayatmasını hazırlayan İngiltere'ye bağladılar.
Türk milleti çaresiz değildir
Bu utanç verici politikalar sırasında, iktidarı desteklemiş olan ve hâlâ destekleyen MHP yönetimini değiştirmek isteyen Türk milliyetçileri, tüzük kurultayı toplamış olmalarına rağmen, iktidarın baskısıyla bu kurultay tanınmadığı için merkez bir parti kurmak için harekete geçti ve sonuçta, halk tarafından büyük kabul gören Meral Akşener'in liderliğinde yeni bir parti kurdu. Öyle ki diğer genel başkan adaylarından Koray Aydın ve Ümit Özdağ da Akşener'in genel başkanlığında yeni bir siyasi mücadeleye girişti.
Esas olarak Türk Milliyetçilerinin çekirdeğini oluşturduğu İYİ Parti, Meral Akşener'in şahsında Atatürk'ten sonra ilk defa Cumhurbaşkanlığı için aday çıkarmış oldu. Yakın tarihte Sadi Somuncuoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı, bizzat Devlet Bahçeli'nin emriyle, MHP'li milletvekilleri tarafından önlenmişti.
Türk Milliyetçileri, Türk halkına dayanarak, yeniden örgütlenerek, Anadolu sermayesinden ve İstanbul sermayesinden Türklüğe ve Cumhuriyete ihanet edemeyecek olanları arkasına alarak, daha önce merkez sağ veya sol partilerde bulunmuş Aytun Çıray gibi güçlü simaları da bünyesine katarak, büyük bir iddia ile yeniden yürüyüşe geçti.
İlk defa tek başına iktidar şansı var
Şimdi Türk Milliyetçileri, kendi eserleri olan Türkiye Cumhuriyeti'nin parlamenter demokrasiye ulaşmış rejimini tek adam sistemiyle değiştirmek, bunu yaparken de Türk kimliğini ortadan kaldırmak isteyen bir siyasi iktidara karşı, Atatürk döneminden itibaren ilk defa tek başına iktidara ulaşmak gibi bir hedefe yönelmiştir. Zira Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanlığını kazanmak, ülke yönetimini devralmak demektir.
Türk Milliyetçileri, artık hiçbir güç tarafından kontrol edilmek istemiyor, tam aksine Meral Akşener'in Cumhurbaşkanlığı ile devleti kontrol etmek, bu sayede yeniden bir kalkınma ve büyüme hamlesi başlatmak istiyor.
Bu sebeple, kendi emeklerini, şehit kanlarıyla büyümüş siyasi hareketlerini, Türk kimliğini tanımayan ve Cumhuriyeti 100 yıllık bir parantez olarak gören bir siyasi kadroya ciro eden siyasileri devre dışı bırakıyor.
İYİ Parti, milliyetçi seçmenin konsolide edilmesi, açıkçası aldatılması ve AKP hizmetine sunulmasına bir isyan olarak doğdu ama şimdi merkez oyları da toparlayıp Türkiye'yi yönetmeye talip oldu.
Ne demişti Yusuf Halaçoğlu?
"Meral Akşener Cumhurbaşkanı seçilip, İYİ Parti iktidara geldiği zaman Atatürk'ten sonra ilk defa Türkiye'yi Türk milleti yönetecek."
Bu, nasıl olacak? Onu da yarın inceleyelim...