Şevket APUHAN / Analiz
Şanlıurfa'da bir adamın, gündüz vakti Atatürk heykeline gerçekleştirdiği saldırı bir provokasyon değildir!
Lütfen kimse kimseyi kandırmasın!
Türkiye'nin "Tamam" olduğunu düşünen bir adamın, kendi çapında harekete geçmesi, Atatürk'ün nezdinde devletin kurucu temellerine saldırmasıdır bu.
Eğer bu provokasyonsa bize açıklayınız: Hangi ülke, yahut hangi grup adına bu eylem gerçekleşmiştir?
Ve daha da önemlisi, bu provokasyonsa, bir 10 Kasım günü "Zulüm 1938'de son buldu" yazısını ekranına yansıtan AKİT TV'nin yaptığı nedir?
Televizyon ekranlarında Atatürk'e şeytanın bile aklına gelmeyecek yalanlarla iftira atanlar kimdir?
Bu eylem bir provokasyonsa Atatürk'e sistematik saldırıların üssüne dönüşen Derin Tarih Dergisi ve onun genel yayın yönetmeni Mustafa Armağan'ın bir mahkeme yüzü bile görmemesini nasıl izah edeceksiniz?
Son yaşanılan hadisenin provokasyon olduğunu kabul etmek, bundan sonra yapılacak saldırıların da önünü açmaktır. Ne güzel Türkiye, memlekete ve onun kurucusuna düşman bir adam çıksın istediğini yapsın, sonra adına provokasyon diyelim.
Diyemeyiz! Eğer bunu kabul edersek; Atatürk'e ve cumhuriyetimize sabahtan akşama kadar hakaretler edip, sistematik şekilde saldıranların bu psikolojinin oluşmasına katkılarını görmezden gelmiş oluruz.
Diyemeyiz! Eğer bunu dersek; onlara hiçbir ceza vermeyen ya da toplumsal tepkiden çekinip bir süre cezaevinde tutan ve salıveren sistemin bu sapıkları cesaretlendirdiği gerçeğinin üstünü örtmüş oluruz.
Peki, ortada provokasyon, derin ilişkiler ve ajanlar yok mudur? Tabii ki vardır! Yalanlarla, olmayan şeylerle, sahte belgelerle Atatürk'e saldıran, ekranlarını, gazetelerini ve dergilerini bunlara açan kim varsa işte onlar derin yapıların birer temsilcisidir.
Şunu görmemiz lazım: Burada hedef Atatürk değildir. Asıl amaç, Atatürk'ün nezdinde Türk Milletini ve Türk Devletini ayakta tutan, cumhuriyetin temelleri ve doğrudan Türklüktür.
Bu sistematik saldırıları, "bir provokasyon var" diye bize yutturmaya çalışmak ise zekamızla dalga geçmektir.