Annenin gözleri
Bizim "yitik kuşak" acılarını, aşklarını tam anlamıyla yaşamadığı gibi hep ötelemek zorunda kalmıştır. Acılara tutunmak bir nevi kader sayılmıştır. Geçtiğimiz gün acısı zirvede olan değerli dostum Mustafa Önsel "Acıdan bile mutluluk çıkarır olduk. Bir araya gelmenin zevkini yaşıyoruz" derken annesi Emire Teyze'nin bedeni henüz soğumamıştı. Acısını paylaşmak için bir araya gelenlerin ortak özelliklerinden birisi de annesiz olmaktı. 26 ay oluyor güzel annemi yitireli halen kabullenemiyorum. Sahi hangi canlı annesizliğe alışabilir ki..
Duygu adamı Nihat Genç aldı sözü; "Anaya borç nasıl ödenir ki. Kırk tane cami yaptır, hayrına okul aç, sebil dağıt, milyar, katrilyon harca ödenir mi? "Fanilanı giymeyi unutma, soğuk su içme, üstünü ört hasta olacaksın, akşama eve geç kalma" gibi sözlerle günlük hayatımızın her yerinde olan annelerimize onlara olan sevgimizi ifade edemediğmiz için için bizler şansısız. Sadece annelerimiz mi? Uğrunda ölümü göze aldığımız yarlarımıza, rüyalarımızı süsleyen Leyla'larmızın, Şirin'lerimizin gözlerinin içine baka baka seni seviyorum diyemeyecek kadar duygusal, duygusal olduğu kadar hödük kuşağız."
***
Konu ana olunca hepimizin içinde "ukde" kalmış. Önsel'in, "Kaç defa içimde eksikliğini hissettiğim halde halde "Anneciğim" diye dizine yatıp ağlayamadım" derkenki mahcubiyetini hangimiz yaşamadık ki... Sonra Müyesser Yıldız girdi topa. "6 ay olamadı annemi kaybedeli halen kendime gelmiş değilim. Oysa 15 yıldır çekiyordu kurtuldu diyemedik hiç birimiz.Annem gittiğinden bu yana çok üşüyorum" diyerek "cumhuriyetin kızı" anasını özetledi.
Acıların en büyüğü "evlat acısı"nı bile yaşayan anamın ardından tek satır yazamayışın mahcubiyeti ile bir kenarda büzüşürken Nihat Genç raconu kesti. "Aslında anneler ölmez. Yemek yerken, banyo yaparken, okula giderken, kitap okurken, sigara içerken,kahve pişirirken, çorabımızı çıkarırken bile hep annelerimizi hatırladığımız için hep yaşar anne. Annelerimizin ölmesine izin vermeyiz. Biz ölene kadar yaşar annelerimiz." Ahmet Kaya'nın unutulmaz repliği geldi aklıma "Lan gardaş bu nasıl yara.."
Trabzon-Beşikdüzü, Vardalı köyündendi Emire Anne. 1937 doğumlu.. Mustafa Kemal'in kızlarından yani. Karadeniz kadınını özelliklerinden fazlasını taşırdı. Balyoz Kumpasından sonra Ankara- Sakarya Meydanında her cumartesi başlattığımız "Sessiz Çığlık"ların "demirbaşı" idi. Her hafta cumartesi oğlunun albay uniformalı fotoğrafını bağrına basıp herkesten öne gelip hepimizden sonra giderdi. Yazın kavurucu sıcaklarında, kışın dondurucu soğuklarında "siz artık gelmeyin hasta olacaksınız" ricalarımızı keskin bakışları ile geri çevirir, yağmurda şemsiye bile açtırmazdı. Mutafa'sını ne Hasdal'da ne Hadımköy ve Mamak Askeri Cezaevlerindeki görüş günlerini kaçırmadı. Silivri'deki duruşmalara katıldı.
O anı hiç unutmuyorum... "Silivri'deki Firavun Töreni' olarak bilinen duruşmaların birinde, tutuklularla izleyiciler arasında etten duvar ören askerlere "Açılıın!" diye bağırdı. Mehmetçikler bir an donup kalmıştı. Öyle bir bakmıştı ki yargı kürsüsünde iradesini şeyhine teslim eden cüppe giymiş yargıç kılıklılar bile çarpılmıştı. Mahkeme Başkanı Ömer Diken ki şimdi tuttukludur. "Teyzeye müsade edin" demek zorunda kalmıştı. Ne sarılmışlardı ana-oğul tekmilimiz birden göz yaşlarımızı özgür bırakmıştık... Sevinç göz yaşlarıydı onlar.. O tablo kumpası çökertmişti aslında.. O Ananın zalimlere karşı zaferiydi. Arkası da çorap söküğü gibi geldi zaten.
Yaylalarının en güzel balını,bahçelerinin en kıymetli fındıklarını getirip "Ye buları evlat sen güçlü olmalısın bize lazımsın" sözleri halen kulaklarımda çınlıyor. Emire Anne güçlü Karadeniz kızı.. Öyle ufak tefek ağrılara pabuç bırakmaz. Ama Mustafa'sı 4 yıl haksızca tutuklu kalınca içerledi. Dert sahibi oldu. Önsel tahliye edilip berat etsede giren acı çıkmadı içinden kanser oldu. Umudunu hiç kesmediği Rab'bine kavuştu. Çarşamba günü köyünde, oğulları ve kardeşi Hayrettin Kalay'ın elleriyle toprağa verildi.
Ana acısını yaşayan iki kardeş olarak kucaklaştığımız Mustafa'nın son sözleri kanattı yüreğim. "Biliyormusun anama, Anneciğim diyemeyişin eksikliğini yaşarken gözlerinin bu kadar güzel olduğunu son nefesinde fark edebildim. Son kez gözlerini yumarken elinden tuttuğumda "Aman Allahım annemin gözleri ne kadar da güzelmiş" diyebildim. Sahi Yavuz, biz annelerimizin gözlerinin güzelliğini bile görememişiz. Analarımızın gözleri ne kadar güzelmiş.."
Daha fazla söze hacet var mı? Lütfen annelerinizin gözlerine iyi bakın. Hüzünle gülen adamdan, Önsel ve Sessiz Çığlık ailelerine baş sağlığı dileği ile.. Sevgi ile kalın.