Ankara kulisleri durulmuyor!..
Eğer iletişim kanallarınızı havuz medyasının ipoteğinden kurtaramıyorsanız, olup bitenlerin perde arkasını yakalamanız tabii ki imkânsızdır. Algı operasyonlarının mağdurlarından biri olmanız da kaçınılmazdır. Türkiye'nin kaotik ve karma karışık iç ve dış gündem maddeleri arasında savrulur durursunuz. Algı operasyonlarında uygulanan bombardıman yüzünden gerçek ötesine geçip, dün, bugün ve yarın ilişkisini kurup sorgulama yapmanız imkânsızdır. İpin ucunu kaçırır zaten sonunu da merak edemez hale gelirsiniz. Verilen hapları tane tane yutup, beyinlerinize zerk edilen filmleri gerçek sanıp yaşar durursunuz.
Pekii!.. Biz gazeteciler sizlerden çok farklı bir durumda mıyız?.. İtiraf edeyim; değiliz. İçinde bulunduğumuz malum zorlukları, çalışma şartlarını falan hiç bahane etmeyeceğim. Çünkü, hayatta hiç bir mazeret başarının yerini asla tutamaz ilkesine inananlardanım. Mazeret üretmek ve onların ardına sığınıp kendime haklılık payı çıkarmak da karakterimde yoktur.
İliştirilmişleri hariç tutuyorum, "gazetecilik" dendi mi oturmaya bir dönüm yer beğenmeyiz. Öyle pozlara gireriz ki, sanırsınız bu adamlardan ne uçan ne de kaçan kurtulur. Ama bir gün gelir biri çıkar adama iğneyi batırmayı bırakın temel çivisi çakarak haddini bildirir. İşte o zaman pek çaktırmamaya çalışsanız da o yere göğe sığdıramadığınız acar gazeteci havanıza derin bir çizik alırsınız, araştırmacı ve de soruşturmacı gazeteciliğin yer ile yeksan olduğunu acı acı hissedersiniz. Bu ağlak girişi neden mi yaptım?.. Ankara gazetecisi olarak geçenlerde sohbet ettiğim, Maliye Bakanlığı'nda üst düzey bir bürokrat arkadaşımdan fena bir ders aldım da ondan.
Arz edeyim efendim!..
Sizlerin dikkatini çekti mi?.. Bilemem. Takvim yaprakları 26 Ocak Perşembe gününü gösterdiğinde ülkemizin rutin gündeminde malum meselelerin yanı sıra döviz kurunda hızlı yükseliş de vardı. Rutin gelişmeler(!) içinde savrulur giderken, ajanslardan yine rutin bir haber düşmüştü gündeme;
"Türkiye genelinde FETÖ yapılanmasına karşı gözaltılar devam ediyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında haklarında yakalama kararı olan 17 kişi Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Suç ve Suç Gelirleriyle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alındı" diye. Baktık geçtik habere. Unuttuk. Güya gazeteciyiz, sonu ne oldu diye araştırmadık bile. Hikayenin gerisini Maliye Bakanlığı'nda çalışan üst düzey bürokratın anlattıklarından özetleyerek ve isim vermeden aktarayım:
O gün, bu operasyonlar yapılırken, Ankara'da bir belediye başkanı ve oğluna da operasyon yapılıyor. O Belediye Başkanı ve oğlu, ifadelerinin alınacağı gerekçesiyle Emniyet'e değil de Yenimahalle'ye(MİT kampusu-aht-) davet ediliyor. Belediye Başkanı Yenimahalle'ye geliyor. Kendisinden yurt dışındaki paralarının bir bölümünü Türkiye'ye transfer etmesi rica ediliyor. Belediye Başkanı ricayı kıramıyor!.. Oğluna söylüyor ve 650 milyon dolar Türkiye'ye giriyor. Bu arada o belediye başkanı 2 gün Yenimahalle'de misafir ediliyor. O sırada S... şirketine de operasyon devam ediyor. Operasyon, Ankara ile de sınırlı kalmıyor. İstanbul'daki bir Belediye Başkanına da benzer talep iletiliyor. O da hiç ikiletmeden 400 milyon dolarlık parayı Türkiye'ye sokuyor. Maliye Bakanlığı'ndaki bürokratın anlatımına göre; 1 milyar dolar civarında para gelir gelmez piyasa sürülüyor. Kaynağım diyor ki; "İşte o günlerde dövizdeki kısmi düşüş bu sayede gerçekleşti. Piyasaları rahatlattık."
Anlattıklarının çok ciddi olduğunu söyleyip kendisine bunun teyidini araştıracağımı söylediğimde tereddüt etmeden "istediğin yere sor" dedi. Başkentin en derin koridorlarında hafta başından bu yana yoklamadığım kaynak kalmadı. "Yenimahalle'de misafir edilme" operasyonunu yalanlayan olmadı. Para operasyonu konusunda ise "yeni operasyonlara da hazır ol" deyip bıyık altından güldüler..
Ankara gazeteciliği çok zordur ama bir kulis haber için bu kadar göbeğimin çatladığı bir anı hatırlamıyorum...
Barzani'nin paketi
Hazır, başkentin derin kulislerine dalmışken, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik'in New York Times'da çıkan ve çok konuşulan demecinin ardından ortaya atılan iddiaya da yer vermesek olmaz!.. Çevik, "Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusunda bir Kürt kantonunu tolere edebileceğini" söylemişti. Cumhurbaşkanı Başdanışmanının bunu dile getirmesi, resmi olarak Ankara'nın Fırat'ın doğusunda PYD/PKK varlığını kabul etmesi demek. Çevik, can alıcı bir şey daha söylemişti:
"PYD'de bir Barzani olamaz mı? Barzani'nin Türkiye ile ilişkileri muhteşem."
Aslında, şaşmamak lazım!.. "Postal yalayıcı Barzani"den geldik bugünlere. AKP'nin meydanlarında "seninle gurur duyuyoruz" sloganları atıldı. Kırmızı çizgilerin hepsi pembe dantelli oldu!.. Ankara'da bugünlerde çokça konuşuluyor; "Kuzey Irak modeli ve benzeri bir yapılanma neden Suriye'nin kuzeyinde olmasın" diye. Referandum sonrası tarih verilerek... Unutmadan iddiayı da aktarayım: Barzani, Erbil'den çok önemli bir PKK'lı ismi paketlemiş Ankara'ya gönderiyormuş. Çok mu iddialısınız, "bana algı operasyonu sökmez" diye. O zaman cevap verin. Bu paketler niye?...