Anılarda Sulukule

Uzunyol Sokak 62 No'lu Apartmanın en üst katında 10 yıl yaşadım. Ne alaka demeyin. Burası Acıçeşme'den Vatan Caddesi'ne sapılan yolun üzerinde. Hatice Sultan Mahallesi'nin sınırları içinde. Hangi Hatice Sultan derseniz, Kanuni Sultan Süleyman'ın kız kardeşi. Hani şu Pargalı'ya aşık olup acı sonla tanışan sultan. Muhteşem Yüzyıl'ı da mı izlemediniz?

Oturduğum sokağa Uzunyol denmesinin sebebi gerçekten uzun olmasından. Karagümrük Çarşısı'nın hemen arkasından başlar ve Sulukule'yi boydan boya geçer. Acıçeşme Mescidi'nin ezanları dairemin içinde okunurdu sanki. Epey ünlü komşum vardı. Bunlardan biri Sibel Can'dı. Daha doğrusu Üsküp göçmeni baba ile Roman annesi burada otururlardı. Dansöz Sibel küçük yaşta şöhreti yakalayıp parayı bulunca gecekonduyu apartmana dönüştürdüler. Annesi, kızının çantacılığını yapardı. Babası ise Harbiye'de Hanedan adlı yerin işletmecisi idi. Çok saygılı ve olağanüstü yakışıklı adamdı. Sibel'in rengini ve gözlerini babadan aldığını söyleyebilirim. Genç yaşta vefat etti.

Benim oturduğum yerin Sulukule'ye yakın oluşu başıma epey angarya getirmiştir. Frankfurt'ta bastığımız Tercüman'ın hazırlandığı bölümde çalışıyor olmam yurt dışındaki arkadaşlarımın sayısını çoğaltmıştı. İlla da o havayı koklamak isterlerdi. Gazetenin minibüslerine doluşan "eğlence ekibi" soluğu Uzunyol'da alırdı. Mevsimine göre meyveler ve peynir çeşitleriyle hazırlanan sofralar hiç değişmezdi. Genelde de aynı çalgı ve çalgıcıları görürdük. Ağır havada başlayan temaşa, müzisyenlerin kafayı bulmasıyla yerel müziğe dönüşürdü. "Bağırıyor, çağırıyor" ya da "Arabaya bin tokmakla" gibi şarkılar. Bunların orijinal halini yazamıyorum. Çünkü Ahmet Yabuloğlu Kardeşimin "Burhan Abi..." diye başlayan "sansür çabaları"yla muhatap olmak istemiyorum.

Sürpriz konuk

Bir gece Kemal Ilıcak'ın yeğenlerinden Erdal Aydın'ın misafirleriyle birlikte Bizim Mahalledeydik. Eğlence tavan yapıyordu. Bulunduğumuz salaş odanın kapısı açıldı. Elinde Stenle dev gibi biri girdi. Etrafında da yine silahlı adamlar. Kim mi? Sadettin Tantan. Göz göze geldik. Beni görünce yüzü gevşedi. Tek cümle söyledi; "İyi eğlenceler". Sonra çıktı, gitti. Çalgıcı takımı ve bize servis yapanların bakışları bir anda bana kilitlendi. Onlara göre Efsane Tantan'ın "iyi eğlenceler" dediği adam kimdi? Demek ki, önemli biriydim. Bu sahneye tanık olanlar beni nerede görse yerlere kadar eğilip selam vermeyi sürdürdüler. Madem bu konuyu açtım Tantan'la ilgili birkaç not daha düşmek istiyorum. Tanıdığım en dürüst, en sağlam ve arkadaşları için canını verebilecek insandır. Bu yüzden dostluğumuz uzun vadeli oldu. Ben inzivaya çekildim. O da Türkiye'yi tepeden izliyor. Sağlık ve uzun ömür dileklerimi yolluyorum.

Özel zamanlar

Gelelim Sulukule'nin önemli günlerine. Sünnetler müthiş olurdu. Nişanlar ve düğünler inanılır gibi değildi. Bence en önemli bölüm "çeyiz gösterimi"ydi. Kırmızı kadife bir elbise veya bordo ayakkabı teşhir edilirken öyle bir anlatılırdı ki, Kırkpınar Cazgırları havasını alırdı. Araya katılan abartılı esprilere kahkaha atmamak mümkün değildi. İbrahim Tatlıses'in sık sık kullandığı "beş kuruş fazla olsun, ama kırmızı olsun" lafı buradan çıkmadır. Hani Roman şarkısındaki gibi; "Kırmızıyı severler, etsiz yemek yemezler" ve "Kırmızı rujunu sür. Raga raga..." ekolünden. Çeyizin sergilenmesinde sıkça söylenen "Çek tulumbayı, yap nispetini" bunlardandır.

Merhum Bülent Ecevit'in seçim malzemesi yaptığı "Bu fasulye yedibuçuk lira hem kaynasın hem oynasın" ise Edirne çıkışlıdır. Modası hiç geçmedi. Deli Selim'in bestesi arada bir şöhret tazeliyor. Ata Demirer'in "Eyvah, Eyvah"ında olduğu gibi. Aslında o kadar yazılacak orijinal şarkıları var ki. Kendi kendimi sansürlüyorum. Aklıma yine Ahmet Yabuloğlu geliveriyor.

İtalya'dan Uzunyol'a

Müjdat Gezen'in ağzından dinledim. Bilmeyenler için aktaracağım. Türker İnanoğlu'na gidiyor ve "Ağabey Romeo-Juliet'i çekeceğim." diyor. Aldığı cevap; "Manyak mısın?..". Gezen başlıyor inatla anlatmaya. W. Shakespeare öyküsünü Sulukule'ye uygulayacağını söyleyince İnanoğlu kulak kesiliyor. İtalya'daki düşman aileler bizim Ayıcılar ve Kalaycılara dönüşüyor. Cennet Mahallesi ve Şen Mahalle'yi bilmeyeniniz var mı? Defalarca film oldu. Onlarca kez dizi yapıldı. Bir ara SHOW TV'de döndüre döndüre yayınlandı. Gezen, bu konuyu yeniden ele alsa aynı başarıyı sağlayacağına inananlardanım. Acıklı olan "Tarihi Sultan Mahalle"nin bir takım kafaların uğraşması sonucu yok edilmesi. Lonca'da, Ahırkapı'da, Üsküdar'da aynı tadı bulmak mümkün değil.

...

ÖZEL NOT:

Bölgeye Sulukule denişinin öyküsünü de anlatmak istiyorum. İstanbul'a Belgrad Ormanı'ndan su getirildiği dönemde ilk "Hayrat Çeşmeleri" burada yapıldı. Bu imtiyaz kabul edilip, yöreye Sulukule ismi konuldu

Yazarın Diğer Yazıları