'Andımız' fırsatçıları
Danıştay 8. Dairesi, "Andımız"ın kaldırılma kararını iptal etti. Danıştay üyelerinin cesaretini alkışlıyorum. Keşke oy birliğiyle karar verselerdi.
İnşallah Danıştay'ı dağıtmaya kalkmazlar.
"Tek adam" rejimi ister istemez "yağdanlık" rejimidir.
Kendilerini göstermek isteyenler, daha önce gözdeyken, geriye itilenler, ilk fırsatta ortaya atılırlar.
Danıştay'ın "Andımız"ın kaldırılma kararının iptali, fırsatçıları harekete geçirdi.
Bu fırsatçıları ikiye ayırmak lâzım: "Türk"le problemi olanlar ve "Tepe"nin "Andımız"a tavrını bildikleri için yağ çekmek isteyenler.
"Andımız"ın hangi şartlarda kaldırıldığını hatırlatalım:
2013 yılında PKK ile kol kola "çözüm" diye diye "çözülme" yolunda ilerlerken A. Öcalan sevindirilmek istenmişti.
(21-22-23 Ekim 2013 tarihlerinde "Andımız"a dair üç yazı yazdım. Tekrar etmeyeceğim. Güncelmeydan üçünü bir araya getirmiş. Oradan takip edebilirsiniz. www.guncelmeydan.com/pano/konu35866.html) Bizim Bekir (hemşehrim Bekir Bozdağ) Yozgat'ta, kan kaybetmenin sıkıntısıyla Danıştay kararını fırsat bildi, "Hayır olamaz, Danıştay böyle karar alamaz!" diye canhıraş bağırıyor.
Bekir, Yozgat'ın pınarından kana kana su içmiştir. Konuşmalarında "Türk milleti"nden başlar, "Türk milleti"nden çıkar. Pragmatistir. Derdinin "Andımız" olduğunu pek düşünmüyorum. "Yukarı"nın hassasiyetine göre bir tavır ortaya koymuştur. Meseleyi "Anayasa"ya bağlamak istiyor:
"Öğrenci andı kararı ile Danıştay 8. Dairesi; hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aşmış, kendisini yürütmenin yerine koymuş, yürütmenin takdir hakkını yok saymış dahası yürütmenin takdir yetkisini bizzat kullanmıştır. Kısaca; anayasa ve yasayı alenen çiğnemiştir."
Kendisi Anayasa'yı biliyor da Danıştay üyeleri bilmiyor mu? Yeni rejim/sistemde böyle karara imza atmanın taşıdığı riskin farkında değiller mi? Demek ki, aksi karar vermiş olsalardı, hukuku çiğnemiş olacaklardı.
Burada mesele "Andımız" değil; "Türk".
Açık söyleyeyim... "Öğrenci Andı"yla ilgilenmiyorum. Andı kasıtlı kaldırdıkları, PKK'nın önünü açmak istedikleri için, kararlarına şiddetle karşı çıkıyorum.
Bir fırsatçı da Hilâl K. daha önce ne demişti:
"Atatürk radikal karar alıp Dersim'i bombalattı. Erdoğan radikal karar alıp Andımızı kaldırdı. Gözyaşartıcı benzerlik cidden."
Bu hanımı affedemiyorum. Hükûmet edenlerin el üstünde tutmalarını, kontrollerindeki gazetede yazdırmalarını kabullenemiyorum. Kaç defa bahsettim artık bilmiyorum. Selahattin Demirtaş'ı referans göstererek, "Türk bayrağının adı değişsin!" dedikten sonra, itibar görüyorsa, itibar edenlerin niyeti tartışmaya açılır.
Danıştay kararından sonra da attığı tivitte döktürmüş yine...
Haberiniz var mı, bilmiyorum... Özbekistan-Buhara'da 3. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi düzenlendi. Türkiye destekli. Yakınlaşmayı çok önemsiyorum.
Prof. Dr. Aziz Sancar da davetli. Ta ABD'den uçmuş Buhara'ya konmuş. Daha önce Azerbaycan'da söylediği sözü tekrarlıyor: "En büyük hayalim Türk dünyasının birliğini görmektir" diyor. "Çocukluğumdan beri benim hayalim olmuştur." diye ekliyor.
Burada Ülkü Ocaklı günlerini kastettiğini belirteyim.
Diğer taraftan ise yine "çözülme"yi hortlatıyor, "Türk"ü silmeye kalkıyoruz.