Anayasadan önce Ceza Kanunu
Eskiden daha beterdi. Haber alma imkanları olmadığı için ve güvenlik güçlerinin teknik imkânsızlıkları yüzünden olaylar kamuya yansımıyordu. Hatta pek çok "kadın cinayeti"nin faili cezasız kaldı. Şimdilerde aynı anda üç saldırı varsa ekranda peş peşe izliyorsunuz. Kaş'a yerleşen Fulya Özdemir yanlış ilişkinin bedelini canıyla ödedi. Katil zanlısına bakıyorsunuz önceden bir cinayet ve iki yaralaması var. Cezasının 10 yılını tamamladıktan sonra açık cezaevine naklediliyor. O da rahatlıkla firar edip bir otelde ön büro şefliğine başlıyor. Sonuç ortada. FETÖ'cülere yer açmak için cezaevlerinden tahliye edilenleri düşünmek bile ürpertici. Kim bilir kaç potansiyel katil ve gaspçı salıverildi. Yakında bunların kokusu çıkmaya başlar.
Eşler ayrılalı iki yıl olmuş. Adam eski karısını arabasından inme zahmetinde bulunmadan öldürüyor. Camı açıp ateş etmesi yeterli. Boşadığı eşinin imam nikahlısını da komaya sokuyor. Sanık Celalettin Varlı'nın daha önce de iki kişiyi vurduğunu öğreniyoruz.
Haberlerde en büyük zaman dilimi hemşire Ayşegül Terzi davasına ayrılıyor. Otobüste ona "uçan tekme" atan Abdullah Çakıroğlu, ilk duruşmada tahliye ediliyor. Görünen o ki 37 gün tutuklu kalması yeterli. İnanmakta zorlandığım detay hakimin "Oturarak ifade verebilirsin" demesi. Hani kusura bakmasın ama "çay da söyleseydi bari". Bu ülkede Başbakan, Dışişleri ve Maliye Bakanları aylarca ayakta yargılandılar. Menderes, Zorlu ve Polatkan sonuçta idam edildiler.
Şort giyiyor diye suratına tekme atılan Ayşegül'ün hakkını korumanın yolu tek. Mevcut cezaların üçte bir oranında artırılması. Aksi halde sivil toplum kuruluşlarının pankartlı ve sloganlı gösterileri işe yaramaz. Aileden Sorumlu Devlet Bakanı'nın nutukları "hamasetten öteye gidemez". Anayasa değişikliği uzun iş. Sayın Milletvekilleri önce sade vatandaşın hakkını korumayı amaçlasınlar. "Özel hayata güvence sağlayacak" şekilde Ceza Kanunu'nda değişiklik yapsınlar. Biraz artırım yeterli olacaktır. Böylece "tutuklama-itiraz, tahliye-itiraz" ortadan kalkar!
Özel servis mi?
Komşusunun 4.5 yaşındaki kızını kaçırıp öldüren katil zanlısı yakalandı. Hem de Müge Anlı tarafından! Peki bunda Emniyet Genel Müdürlüğü'nün katkısı yok mu? Küçük kızı arama çalışmalarında uzman köpeğin tecavüz ve cinayetin gerçekleştiği evin önünde çakılıp kalışı nasıl görmezden gelindi? Kaldı ki burada küçük yavrunun kan izleri bir tutam saçı bulunmuştu. Sanığın itirafının "Tatlı Sert" programında olması sizce tesadüf mü? Yoksa kurmaca mı? Sosyal medyadaki müthiş tepki hiç kimsenin bu danışıklı dövüşü yutmadığının işareti. Okan Bayülgen'in kulaklarını çınlatacağım. O yıllardır hep "Müge Kanlı" deyip, durur.
Bir anket ve Tonton Teyze
Kanal D'de izledim. Amerikan Pediatri Derneği'nin araştırması Türkiye'de de yapılsa aynı sonuçları verirdi. TV, uzun süre izleyen çocuklar üzerinde kokain etkisi yapıyor. Tablet, bilgisayar, cep telefonu ve en önemlisi televizyonun onlardan uzak tutulması şart. İki yaşına kadar olanları televizyonlu odaya dahi sokmayacaksınız. Okula başlama zamanı geldiğinde izleme süresi 1 saatle sınırlı kalacak. Yatmadan önce kesinlikle "ekran ışığına maruz kalmayacaklar". Biz ne yapıyoruz? Saatler 21.30'a geldiğinde ekranlarda yazı beliriyor; "Haydi çocuklar uykuya". Cevapları ise askeri denetim fıkrasındaki gibi; "Yatanın!"
Aklıma ilk renkli televizyonumu aldığım gün geldi. Maral Öztekin torpil yaptı. Parasını ödeyip eve götürdüm. Tek kanallı dönem. Büyük çoğunluğun siyah-beyazı bile yok. Renklinin haberi hızla apartmana yayıldı. Karşı dairede Allah rahmet eylesin "Tonton Teyze" oturuyordu. Bayrak çekilip, açılış yapıldığı an bizde. Burası tamam da sorun kapanışta. İstiklal Marşı'yla beraber yayın bitiyor ama teyzemiz koltukta uyumayı sürdürüyor. Yaşlılık ve rahatlıktan olsa gerek. "Kalk git" diyemiyoruz. Aylar sonra çözümü bulduk. Gerekli parasal katkıyı sağladık ve ona da bir renkli televizyon aldık. Başladı kendi evinde uyuklamaya. Böylece herkes rahata erdi.
Ödüllük rol
"Poyraz Karayel" dizisinin sıkı takipçisi değilim. Minik oyuncusunun rol yeteneğiyle dikkatimi çekmişti. Yeni sezon "Kurtlar Vadisi" gibi başladı. Bu defa sevgililerin 2 yıl sonra bir araya gelişleri müthişti. Burçin Terzioğlu ile İlker Kaleli'nin buluştukları sahne olağanüstü oldu. Özellikle Burçin'in rol yeteneğini alkışladım. Dizlerinin üstünde süründü, gerçekten ağladı. Dizinin tutkunlarının gözyaşlarına boğulduğunu tahmin zor değil. Ödül dağıtanların aday belirlemede bu görüntüleri dikkate alacağından eminim.