Amerikalı sanayiciler de ipi çekti

Yazıda işlemek üzere, dışardaki, yani Türkiye dışındaki gelişmeleri gözden geçiriyordum. ABD Dışişleri, Beyaz Saray ve Kongre kayıtları, sözcü açıklamaları, ABD başkentine yapılan ziyaretler ve yapılan konuşmaları okuyordum. Bu arada kulağım, televizyon haber kanallarında, bizimkilerin yumurtladığı cevherlerde. Hani, son günlerde, Erdoğan, birden ılımlı konuşmaya başladı, teröre karşı laflar ediyor ya, ben de, kafasını bir yere çarptı, uykusunu alamadı falan sanıyordum, ama gerçek bir neden varmış.
Fark ettim ki, başbakanın IŞİD ve Ortadoğu politikalarından, yüzseksen derece çark etme nedeni, her zaman olduğu gibi, Washington’daki patronlar. Ne garip değil mi? Bir politikacı, çıkıyor ve dışardan sen milliyetçisin denirse, milliyetçi, ümmetçisin denirse, ümmetçi oluyor. Sat denince satıyor, tutukla denince de kendi askerlerini tutuklayıp, “Ben değil onlar yaptı” diye yan çiziyor. Her renge, her kalıba girebiliyor. Biliyorum, kendilerini Erdoğan’da bulan ve onda gören destekçileri, taraftarları, sözüme inanmayacak, ama ne yazık ki gerçek bu. Onun için, ABD veya İsrail konusundaki söylemlerin bir anlamı yok, aslına Washington’a dönün, onlar ne diyor veya istiyorsa, bizimki sadece papağan gibi uygulayıcı.
Neyse. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Bağdat’ta, Maliki ile görüşmeler yaptı. Orada yapılan açıklamalara bir bakın. Amerikalılar, Şii çoğunluklu hükümete, geniş tabanlı olmalarını önermiş. Yani Sünni ve Kürtlere de hükümette, daha fazla yetki ve görev verilmesini istemişler. Ama dış politikayı, komşu uzmanı bizim Dışişleri Bakanı gözüyle izleyen Başbakan, bu açıklamayı kaçırmadan, anında 24 saat içinde değerlendirdi ve ses verdi. Son Meclis Gurup Toplantısında, Hakk’ın ve halkın yanında olduklarını söylerken, Maliki’ye de koalisyon hükümeti kurmasını önerdi. Aynı Kerry’in sözleri. Ne yazık ki Maliki, (belki Erdoğan söyledi diye) Washington ve Ankara’daki yankısı önerileri, baştan kabul etmedi.
Ama, benim aklım, halkın ve Hakk’ın yanında olduğunu söyleyen Erdoğan’ın, Suudi Arabistan’daki krallık, körfezdeki emirlikler ve şeyhleri konusunda, ne hikmetse ses çıkarmamasını almıyor. Orada para konuşuyor tabii. Katar ve Suudi parası ile Ortadoğu’da IŞİD ve El Nusra gibi az mı katil çeteleri finanse edildi. Onun hak ve halk anlayışı, anlaşılan yeşil renkli dolar kıvamı.
New York Times gazetesi de, Erdoğan hükümetinin ürettiği belanın, şimdilerde Türkiye’yi vurmaya başladığını yazdı. Ne kadar doğru, ama bizim havuz medyası, hala goygoyda, hala parelelcilik oynamakta.
Bu arada, Washington’da havanın, Erdoğan aleyhine değiştiğinin bir başka göstergesi, Amerikalı silah şirketlerinin üye olarak beslediği ATC’de (Amerikan Türk Konseyi) yaşandı. Yönetim kurulu, eski Başkanı James Holden ve İcra Kurulu Başkanı Canan Büyüküstün’ün Haziran başındaki istifalarını geri çevirdi. Bu istifalar Erdoğan’ın baskısı üzerine gerçekleşmiş ve eski yöneticiler, ay başında görevlerini, yeni heyete, NATO eski Başkomutanı emekli orgeneral James Jones’a teslim etmişlerdi. Yeni heyetin toplantısı ardından yayınlanan bildiride, bu istifaları kabul etmeme gerekçeleri olarak ta Ankara’dan gelen baskıya boyun eğmemek olduğu saklanmadı.
Bu adamlar, Türkiye ile çalışan, ticaret yapan kişi ve kuruluşlar. Eğer Ankara’yı ve baskılarını es geçiyorlarsa, inanın ellerinde Erdoğan hükümetinin geleceği ile ilgili sağlam bir istihbarat vardır. Yani onlar da bu hükümetin ipinin çekildiğini, diplomatik dille açık ediyorlar.
Washington’da, garip şeyler olmaya devam ediyor. Mesela Amerika Atatürk Derneği, ABD başkentindeki Ulusal Basın Kulübü’nde düzenlediği bir toplantı ile, CHP ve MHP’nin çatı adayı konusunu tartışacak. Bu dernekler, Ekmeleddin Beyin Erdoğan’ı devirme pahasına, her iki partinin de temel kurallarından taviz vermesini gerektirmeyecek bir aday olduğuna dikkat çekmek istediklerini belirtiyor. Bu toplantıya, New York’taki Türk Amerikan Dernekleri Federasyonun eski başkanı Kaya Boztepe de katılacakmış.
Daha önceki yazılarımda da altını çizdim. Ekmeleddin Beyi tanımam. Kendisi hakkında çok az bilgim var. Ancak, Çankaya’ya kör cahil ve müsbet ilime sırtını dönmüş, radikal bir şeriatçının çıkması yerine, onu tercih eder miydim, bilmiyorum. Bu kişinin Çankaya’ya çıkması durumunda, Türkiye’yi nerelere de götüreceğini biliyorum. Korkum, yağmurdan kaçarken, doluya yakalanmak.
Bundan başka, Amerika’daki Türkler, sizlerin duymadığınız bir başka konuda, yaygın mücadele veriyorlar. ABD Kongresi’nde, Türkiye’deki kiliselere ait mallar ve arsaların iadesi konusunda bir yasa tasarısı var. Oysa bu durum, her ne kadar Lozan Anlaşması ile karşılıklı olarak düzenlenmiş olsa da, biliyorsunuz, ABD Kongresi ne yazık ki bugüne kadar bu anlaşmayı onaylamadı. Ankara sesini çıkarmamasına rağmen ABD’deki Türkler büyük mücadele veriyor bu tasarıyı önlemek için.

Yazarın Diğer Yazıları