Allah ile aldatarak tapuyu değiştirdiler!
Şu yüzde 7,4'lük büyüme ile ilgili tartışma çıktığı iyi oldu. Meselenin esası burada düğümleniyor!
Önce Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye 7 küsur büyümüş. İçinizde büyüyen var mı, esnaf büyüdü mü, kim büyüdü? Büyüyen rantiye sınıfı, onlar büyüdü." dedi.
Tayyip Erdoğan da Niğde'de buna cevaben, "Bay Kemal ne diyor? 'Çiftçi aç.' 7,4 ilk çeyrekte Türkiye büyüme kaydetti. OECD ülkelerinde bir numara olduk, G20 ülkeleri içerisinde Hindistan'dan sonra ikinci olduk. Bugün Malatya'da konuşuyor, soruyor çiftçiye ve esnafa. '7,4 büyüme sizin gelirinize yansıdı mı?' Bay Kemal, sen bu söylediğine inanıyor musun? Sen önce bu 'büyüme' denilen kavramın ne olduğunu bir öğren, kendi ekonomistlerine bir sor büyüme nedir. Ne diyor? 'Bu ranta aittir' diyor. Bu büyüme denilen olay, tabii ki o rantiye dediğin kesimi de ilgilendirir ama onun işçisi, çalışanı yok mu, devlet olarak benim memurum yok mu, bunlara yansımıyor mu?" diye konuştu!
***
Gerçekten uygulanan ekonomi politikalarından sadece rantiye sınıfı ve zengin edilen yandaşlar memnun. Ve hepsinden önemlisi, 16 yıllık AKP döneminde, Türkiye'nin tapusu büyük ölçüde değiştirilmiştir. Bu arada idari kurumlara kamulaştırma yetkisi verilmesinin ötesinde yargı kararlarıyla tapuya müdahale kolaylaştırılmış, vatandaşın toprağına gelişigüzel el konulmaya başlanmıştır. Bu uygulamalar, sermayenin yurt dışına kaçmasına ve ekonomik krizin patlamasına yol açmıştır.
İş adamı arkadaşım Yaşar Canca, yıllar önce meselenin tapuyu ele geçirmek olduğunu yazmıştı:
"Şimdi savaş, dünyanın tapusunu ele geçirmek için sürüyor. Dünyada her yıl Fransa ekonomisinin millî geliri (2.34 trilyon dolar) kadar gelir, sadece faiz yoluyla elde edilmektedir. Bu parayla rekabet etmek neredeyse imkânsızdır. Ülkemizdeki doğal kaynaklar önce bir yerlere adreslenecek, sonra da Anayasa değişikliği ile birlikte işletenlere tapulanacak! Bir kere verin, bakalım bir daha alabilecek misiniz? Orman alanlarında şimdiden birçok yer ve amaç için ruhsatlar alınmaya başlanmıştır. Eğer bu değişiklikler planlandığı gibi gerçekleşirse deniz ve göl kıyılarındaki tesisler, limanlar, turizm bölgeleri, hidro elektrik santrallerinin su toplama havzaları, şu anda kullananların olacaktır. Millî-muhafazakâr yapının neyi koruduğunu bilmesi lazım. Bunu yapamaz isek içinde yaşadığımız coğrafyadaki dağları, ovaları, göl ve nehirleri elimizden alırlar. Coğrafya elimizden gittiğinde yaşayacak yer aramaya başlarız."
Nitekim AKP, ormanların ve su kaynaklarının satılması için gereken yasal değişikliği de yaptı!
***
Canca'nın bahsettiği devletin tapusundaki millî servetler "Varlık Fonu"na adreslendi! Hepsi, dış borca karşılık ipotek edildi!
Bu durum karşısında AKP'li milletvekili Fevai Arslan, "Türkiye olarak artık koşmaya başladık. İşte bu koşan arabanın tekerine bir şey sokma hedefi olanlarla karşılaştık. Bunun sebebi, Türkiye'nin Orta Doğu'da dünya ülkeleri arasına girmesini istememeleri. Çünkü başında öyle bir lider var ki dünya liderliği kabiliyetinde ve Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider var. İşte bunun önünü kesmek istediler." diyebilmişti.
Oysa ilahiyatçı Cemil Kılıç'ın yazdığı gibi, "Mülkiyeti ve üretim araçlarını ele geçirmeden insanlar üzerinde egemenlik kurmak mümkün değildir. Şirk dediğimiz şey yani tanrılık/tanrısallık iddiası, mülkiyete el koyma yoluyla olmaktadır." diyor.
Büyüme hızının kime yaradığı önemlidir. Zira kitleler bu tür söylemlerle uyutulurken elde edilen faiz geliri ve rant ile toprağın tapusu değiştirildi. Bizden uyarması!