Alkış çavuşları yahut muhtarlar…
Osmanlı sarayında padişah ve vezirleri alkışlamak için özel görevliler bulunurdu. Alkış çavuşları da denilen u zevat hakkında M. Zeki Pakalın "Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü" adlı eserinde şöyle der: Eskiden padişahlarla vezirlere yapılan alkış merasimini ifa eden bir kısım saray mensuplarına alkış çavuşları adı verilirdi. Osmanlıların ihtişam devirlerinde kalabalık bir yekûn teşkil eden bu çavuşlar sonraları azaldığı gibi Tanzimat'ı müteakip lağvedilmiş, saltanatın sonuna kadar devam eden alkışçılık, hassa hademesi tarafından ifa olunmuştur.
Sizleri bilmem ama bu ifadeler bana Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan tarafından ihdas edilen "muhtarlar toplantısı"nı hatırlattı. Biliyorsunuz, Erdoğan her ay bir grup muhtarı saraya davet ediyor, izzetüikramdan sonra muhtarlar külliyenin bir salonuna geçiyorlar, Cumhurbaşkanımız gündemle ilgili (dikkat edin, muhtarlarla ilgili değil) öfke tozu hayli yüksek bir nutuk söylüyor, muhtarlar da alkışlıyor, sonra yolcu yoluna, evli evine, köylü (muhtar) köyüne misali dağılıyorlar.
Düşüncelerinin birçoğuna biz de katılıyor olabiliriz. Fakat bunları söylemek için yurdun dört bir yanından muhtarları toplamanın ne âlemi var, onu anlayamadık.
Hem sonra her ay bunca muhtarı Ankara'ya (saray) toplamanın maliyeti nedir? Bu paralar nereden çıkıyor? Vergilerimiz çarçur mu ediliyor yoksa? Öncelikle bu soruların cevapları verilmesi gerekir.
Türkiye'nin bunca sorunları varken siz de kafayı "muhtarlar toplantısı"na takmışsınız, diyeceksiniz.
Evet, tam da Türkiye'nin bunca sorunu olduğu için "muhtarlar toplantısı"na kafayı takıyorum. Aşağıdaki "kıssa"yı ve çıkarılması gereken "hisse"yi okuduktan sonra ne demek istediğimi sanırım daha iyi anlayacaksınız.
Köyün birinde hiç anlaşmazlık yaşanmadığını, köy halkının sevgi, saygı ve kardeşlik içinde yaşayıp gittiklerini gören padişah köy halkını toplar ve herkesin evinden bir yumurta getirerek meydana koymasını ister. Köylüler padişahın emrini yerine getirirler, yumurtalar meydanda birikir. Sonra padişah herkesin bir yumurta alıp geri evine dönmesini ister. İnsanlar biriken yumurtalardan birerini alıp evlerinin yolunu tutar. Lakin olup bitenlere de bir anlam veremez.
Bir müddet sonra köyde anlaşmazlıklar başlar, insanlar arasında kavga döğüş baş gösterir. Çünkü yumurtalar karışmış -farkında olmadan- küçük yumurta getirenler büyük, büyük yumurta getirenler de küçük yumurta götürmüşler evlerine. Böylece insanların birbirlerine hakkı geçmiş, kavga döğüşün temelinde yatan gerçek bu imiş.
Demem o ki büyük yumurta ile küçük yumurta arasındaki fark kadar bile olsa hak ihlali -üstelik bilmeyerek- kavga dövüşe sebep oluyorsa, halkın vergileriyle alkış alayı benzeri bir yapı oluşturmak -halkayı genişletebiliriz tabii- hangi huzursuzluklara zemin hazırlar varın siz düşünün…
Türkiye'nin meselelerini çözmeye bir de bu açıdan bakmaya ne dersiniz?..