Algının rol biçtiği figüranlar!..
"Dünya tersine döndü" şeklinde biraz alaycı, biraz da isyankar bir deyimin sonuçlarını net olarak görmek isteyenler hiç kuşkusuz önce Türkiye'ye bakmalı...
Çünkü yeryüzünde her şeyin bu kadar hızlı tepetaklak olduğu, her kesimin bu kadar pervasızca ters yüz olabildiği bir başka memleket daha bulamazsınız...
Örnek aramak için çok düşünmeye gerek yok, ne yaparsanız yapın, yaşamın bütün devinimleri her açıdan çok hızlı değişir bu ülkede;
Bir bakmışsınız memleketin her köşesinde el üstünde tutulan şatafatlı "hocaefendi", bir bakmışsınız "teröristbaşı."
Bir bakmışsınız siyasette saygı gören, bürokraside hızla yükselen bir cemaat "savcı"sı, bir de bakmışsınız polisten kaçarken "öz"ü "kartopu" gibi, "nazlı" nazlı erimiş azılı bir FETÖ militanı!!!
Bir bakmışsınız orduların önünde esas duruşta durduğu bir general, bir de bakmışsınız ki -damadıyla birlikte- ağzı gözü kan içinde, iç çamaşırlarıyla gözaltında tutulurken fotoğrafı medya yansıyan bir "darbe"ci terörist!..
Bir bakmışsınız "Oslo"da devletle masaya oturan bir "açılım"cı, bir de bakmışsınız ki namlunun ucundaki bölücü!..
Ve en acısı da; bir bakmışsınız afili bir başbakan, bir de bakmışsınız ki kenara atılmış, sesi kısılmış, ötelenmiş-iteklenmiş sıradan bir iktidar vekili!..
Peki; "yandaş-muhalif" hattındaki vahim çelişkiler az şey midir acaba?.. Daha düne kadar karısıyla birlikte televizyonlarda ozanlık-çığırtkanlık- tetikçilik yapan yeniyetme krioptoların kırık bir Kütahya seramiği gibi çöpe atıldığı ülkedir Türkiye...
Ya da sözde "Atatürkçü" bilinen gazeteleri batıran-yağmalayan, hikmeti kendinden menkul iş birlikçilerin "FETÖ"cü diye bir kenara ya da cezaevine savrulduğu bir memlekettir burası...
İnsan rolleri üzerinde ani parendeler attıran vakaların hangisini sayalım ki?.. Rant uğruna solculuktan yandaşlığa savrulan; Bekaa'da PKK'lı- Beyoğlu'nda Atatürkçü görünen rotasız siyasetçileri mi, "başkan" olan kocaları yolsuzluktan bertaraf edilmişken, çakma "kraliçe"lerin siyasette baştacı edilmesini mi?..
Heyhattttt!.. Kimilerinin ucuz algılarla rolden role sokulduğu, diğer yandan da senarist ve yönetmenlerin adeta sütten çıkmış ak kaşık misali el üstünde tutulduğu bir paradokslar ülkesidir burası!!!
Afrin'in siyaseti...
Şahsen tanımam-etmem ama birkaç gündür siyasetin hedefinde emekli bir general de var... Çünkü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ demiş ki, "Afrin operasyonu siyasete malzeme edilmemeli..."
Evet; "asker-şehit-gazi" sözcüklerinin geçtiği hiçbir mesele kesinlikle siyasete alet edilmemeli... Ancak Erdoğan'dan MHP liderine kadar herkes -sanki düşman safına geçmişçesine- Başbuğ'u bile hedefe koydular ki, vah "demokrasi"nin haline vah!..
Bu ülke, daha düne kadar cumhurbaşkanının masasında el üstünde tutulanların bile "haddini bil" diye hızlıca susturulduğu bir memleket olduğu için Başbuğ, eleştirilere yanıt verirken ne çare ki ihtiyatlı davranmayı tercih etmiş...
İyi de yapmış Başbuğ, yoksa o da Afrin üzerinden halkı "kışkırtmaktan" dolayı birçokları gibi yeniden zindana gönderilebilirdi!!!
Türkiye'de "PKK meselesi" de AKP'den HDP'ye kadar her zaman siyaset malzemesi yapıldığı için ve Doğu'daki oy rantı uğruna "Kürt sorunu" bölge insanının ağzına çalınan bir parmak bal gibi her seçim öncesi "açılım-çözüm" takiyesiyle gündeme getirildiği için alıştık bunlara...
Ancak PKK'lılar Afrin çevresinde neredeyse iki yıldır yeraltı sığınakları ve tüneller kazarken; adeta davul zurna çalarak ve "geliyoruz haaaa" nidalarıyla ya da "bir gece enselerine binebiliriz" iddiasıyla başlatılan bir operasyon kesinlikle bu kadar siyaset malzemesi olmamalıdır...
Ve bu yaşamsal operasyon her ortamda sanki bilgisayar oyunu gibi tartışılmamalı, konuşulmamalı, iş askere bırakılmalı ve canı pahasına terörle mücadele edenlerle ailelerinin de moralleri bozulmamalıdır...
İktidarın muhalefeti!..
Yazının başında "her açıdan ters yüz edilen" bir memleketten söz ettiğimiz için, sanki son 15 yıldaki tüm siyasi, ekonomik, diplomatik ve sosyolojik felaketlerin sebebinin de "muhalefet"miş gibi gösterildiğini unuttuğumuzu sanmayın...
Hele de; sanki "açılım" tiyatrosunun yazarı, enflasyonun sebebi ve tüm melanetlerin gerekçesiymiş gibi ısrarla hedef tahtasında konulan bir CHP var ki, muhalefetin gördüğü zulüm açısından vah ki ne vah!..
Ancak madalyonun diğer tarafında; sanki iktidarın sahibi muhalefetmiş gibi yaratılan bir algının sebebinin bazen de muhalefet olduğunu unutmamak lazım!..
"Milliyetçiliği ayaklar altına aldım" diyen bir iktidarın dümen suyunda gitmekte ısrar eden "Milliyetçi Hareket Partisi" kendini bu algının ortasında tüketti de, şu Büyük Birlik Partisi'nin (BBP) Afrin-Başbuğ tartışması üzerinden yaptığı tuhaf çıkışa ne demeli?..
İlker Başbuğ'a yönelik tartışmalara değinen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici tam da şöyle demiş;
"Eski genelkurmay başkanlarının, siyasetçilerin tartışmalarına müdahil olmalarını doğru bulmuyorum. İlker Başbuğ'a şunu sormak isterim, siz icra edecek makamda idiniz. Genelkurmay Başkanlığı döneminizde PKK niye bitmedi? Bence Başbuğ önce bunun cevabını versin."
Yazının başında "her şey ters yüz edildi" bu memlekette dediğimiz için Destici'nin sorusunun da neresini düzeltmeli acaba?.. Belki Başbuğ BBP liderine yanıt vermez ama şu sorulardan haberdar mıdır Destici ve benzerleri;
Oslo'da PKK ile masaya Başbuğ mu oturdu?.. TSK'yı yönetenler mi valilere, "PKK'ya operasyon yapmayın" diye talimat verdi?.. Ya da PKK'lılar otobüslerle Habur'dan girerken başbakanlık koltuğunda askerler mi oturuyordu?..
Aslında muhalefet hattında olması gereken Destici gibilerin iktidara arka çıkan tavırları çok da önemsenmemeli... Ancak MHP ile BBP'nin AKP safındaki şoke edici çıkışları en azından memleketteki muhalefetin bile "tepetaklak" olduğunun bir kanıtı olarak siyaset biliminde ders olarak okutulmalı!..