Akşener haksız mı?
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Kapalıçarşı'yı ziyaret ediyor ve burada coşkulu bir kalabalık kendisini karşılıyor. Kendisini karşılayanlara bir konuşma yapıyor Akşener. Ekonomi ile ilgili bir tespitte bulunuyor. Diyor ki: "Ekonomiyi sadece inşaat sektörünün üzerine oturttular. Sayın Erdoğan'ın ekonomik görüşü sadece inşaat üzerinde yürüdü..."
Yanlış mı?
Hayır!
Maalesef AKP iktidarları reel sektöre hiç bakmadı.
Bütçe açık verdikçe, ekonomi sıkıştıkça hazıra yöneldi.
Satıyor.
Neleri satmadı ki..
Hatırlayın...
2005'te TÜRK TELEKOM'un yüzde 55'i Arap sermayesi Oger Telekom'a, TÜPRAŞ'ın yüzde 51'i 4.1 milyar dolara İngiliz Shell- Koç ortaklığına satıldı.
2006'da PETKİM'in yüzde 51'i 2 milyar dolara Azer Socar'a,
TEKEL'in 6 adet sigara fabrikası 1.7 milyar dolara Hollanda merkezli British&American Tobacco'ya satıldı.
TEKEL'in içki bölümünü 2003'te alan yerli Mey, 3 yıl sonra aldığı fiyatın 2,5 katına hisseleri ABD'li fon TPG'ye devretti. Fon 5 yıl sonra Mey'i özelleştirdiği fiyatın yaklaşık 10 katı fiyata İngiliz Diageo şirketine sattı.
Bütün bunlar halkın gözü önünde oldu. Ve halk, millî servetinin elden çıkarılışını görmezden geldi.
Yetmedi aziz milletimiz, iki kere referandum yapıldı oylarını yine bu hazır yiyicilere verdi.
O da yetmedi, her seçimde iktidar yaptı.
Peki, sata sata bitti mi?
Hayır, bitmedi.
TÜPRAŞ'ın yüzde 14.76'sı, THY'nin yüzde 26'sı, PETKİM'in yüzde 25'i, Halk Bankası'nın yüzde 17'si, Telekom'un yüzde 9'u borsada yabancı yatırımcılara satıldı.
Ayrıca kamunun sahip olduğu limanlar, elektrik dağıtım şirketleri, araç muayene istasyonları ve fabrikalar özelleştirme ihaleleri yoluyla yabancıların eline geçti. Öte yandan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu da el konulan bankaların sahiplerine ait şirketleri de yabancı yatırımcılara sattı. TELSİM'i İngilizler, Digiturk'ü ihalesiz Katarlılar alırken, Fon'un elindeki radyolar, fabrikalar vb. İşletmeler yabancı yatırımcıların oldu..."
Gene bitmedi ama gayri tamamını yazmaya kalksak bu sütun yetmez.
Sadede gelelim.
Bütün bu satışların sonunda ne oldu diye sorun bakalım?
Halkımız işsiz kaldı.
Aziz milletimiz, çarşıya pazara korkarak uğrar oldu.
Büyük seçmen kitlemiz et yiyemez hale geldi. Sendikacılık dibe vurdu. İşçi boğazı tokluğuna çalışırsa ve işini kayıp etmezse kendini şanslı görür oldu.
Lakin, madalyonun bir de kazananlar yüzü var..
Devletten ihale alanların tamamı kârlı çıktı.
Bütün inşaat sahipleri zengin oldu. Bu sebeple Sayın Akşener; "Ekonomiyi sadece inşaat sektörünün üzerine oturttular. Sayın Erdoğan'ın ekonomik görüşü sadece inşaat üzerinde yürüdü..." derken çok haklı. Bunca satıştan sonra en tuhaf olanı da nedir biliyor musunuz? Devlet kurtulamadı ve düzlüğe çıkamadı. Enflasyonun çift haneli olduğu bir Türkiye yaratıldı.
İnsan ürküyor.
Şeker fabrikalarının satışına da başlandı ve sırada yeraltı sularının satışı var. Madenleri zaten sattık.. Geriye kalanları da satarsak meselâ 10 yıl sonra yeniden sıkışırsak ne yapacağız?
Sözü yine Akşener'e bırakalım: "OHAL ile yönetilen bir ülkede ne yerli ne de yabancı yatırımcı gelip de yatırım yapar. Bizim özel sektörün tamamının borcu Avro-dolar üzerinden. Ben kalbim titreyerek bakıyorum, her sabah Dolar ve Avro 2 kuruş arttığında 4,5 milyar Dolar borcumuz artıyor. Tedbir alınması lazım ama ekonomiyi yöneten kişiyle Cumhurbaşkanı kavga ediyor. Ya böyle bir ülke olur mu? Burada güven sağlanır mı?"
Halkımıza sormak lazım: Ne diyorsunuz, bütün millî kaynakları satınca hep birlikte gülüp oynar mıyız?