Akşam gazetesi yalan söylüyor peki...
Bir süre önce Akşam gazetesinde, TSK’da 40 civarında Gülen cemaatine yakın general olduğu haberi çıktı. Akşam gazetesi, eski bir AKP milletvekili tarafından yönetilen, iktidara yakın bir gazete. Haberin arkasındaki isim de çok eski tarihlerden bu yana cemaat içinde olmuş, yönetici görevler almış ancak uzun bir süreden bu yana cemaat ile arasında duygusal kopukluklar olan bir isim. Herhalde bu iki kişi böyle bir haberi üç sene önce yapsalardı İrlanda Kurtuluş Ordusu’nun Türkiye gizli kanadı üyesi olmak suçlaması ile mahkum edilirler ve Hanefi Avcı’nın yanına konulurlardı. Bugünlerde ise bu tür haberlere sadece tepki ile yetiniliyor.
Habere tepki önce Cumhurbaşkanı A. Gül’den geldi. Başkomutan olarak ordu darbecilik, casusluk ve fuhuş ile suçlanırken alınmayan, üzülmeyen Başkomutan Gül, bu sefer neden ise pek alındı ve “Türkiye’nin tehdit dolu bir süreçten geçtiği günlerde bu tür haberlerin güvenliğimizi sarsacağını” belirtti. Bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı da benzer bir açıklama yaptı. En son açıklama ise Başbakanlıktan geldi. Başbakanlık haberi yalanlamadı aksine doğruladı, fakat TSK’da cemaat yapılanmasına karşı özel bir araştırma ekibi kurulmadığını kaydetti.
Peki, Akşam gazetesinin haberi doğru mu? Genelkurmay Başkanlığı Akşam gazetesinin haberini yalanladı ancak 29 Haziran 2014’te Hürriyet gazetesinde çıkan Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen’in “Benden daha küçük çocuklar amiral şu anda. Onların arasında cemaatçiler de var. Ben onlara selam durmam. Göz göre göre Fethullah’ın amiraline selam verecek değilim. Bu tabii sıkıntı yaratır. (...)Orgeneraller var aralarında. Fethullah Gülen’i Amerika’da bire bir ziyaret eden kurmay albaylar şu anda amiral. Bu isimleri herkes biliyor. Askeri savcılık işlem yapmıyor” şeklindeki açıklamalarına Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir yalanlama gelmedi. Veya Jandarma Genel Komutanlığı’ndan Binbaşı Özgür Ecevit Taşçı ise şöyle diyor 1 Temmuz 2014’te Sözcü gazetesinde: “Ancak beni bu kumpasın içine sokanlar Jandarma Genel Komutanlığı içinde görevli silah arkadaşı bildiğim insanlar. Benim göreve dönmem için TSK’daki cemaat yapılanmasıyla mücadeleye yönelik kararlılığı görmem lazım.” Bu açıklama da Genelkurmay Başkanlığı tarafından yalanlanmadı.
Bu açıklamalara benzer örnekleri çok artırabiliriz. Albay Türkşen ve Binbaşı Taşçı gibi Balyoz ve diğer kumpas davalarından yargılananların tamamı TSK içinde silah arkadaşlığı duygusuna ihanet eden ve emir-komuta zinciri dışında bir örgütlenme içinde olan bir yapılanmadan bahsediyorlar. Özetle bu konuda ciddiye alınması gereken çok önemli ve Türkiye için bir numaralı güvenlik sorunu olan bir husus var.
Ben şimdi önümüzdeki hafta sevgili kardeşim Yavuz Selim Demirağ’ın bu konuda çıkacak olan kitabını merakla bekliyorum. Bence Yavuz Selim Demirağ, 2007’den bu yana yaşanan süreci en derinden, en yakından, en fedakar ve en anlayarak izleyen gazetecilerin başında geliyor. (M. Yıldız kardeşimi de asla unutmuyorum.) Yavuz Selim Demirağ’ın daha önce ’TSK’ya İndirilen Balyoz: Digital Terör “ adlı kitabı, Balyoz Davası’nı dağıtan bir belge niteliği taşımaktaydı. Şimdi ise Demirağ, TSK ve cemaat konulu kitabını yayınlıyor. Bekleyelim ve birlikte okuyalım. Sanırım Demirağ’ın kitabını Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları da okuyacak.