AKP’nin varlık sebebi ve Malazgirt ovası!
Türkiye genel seçimlerde, Doğu Anadolu’nun bir kısmını ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin büyük bölümünü, alan hâkimiyetini terk ettiği ayrılıkçı bir örgütün siyasi uzantısının eline bırakmış oldu. Seçimlerin en önemli sonucu budur!
Seçmenin bir kısmı “denize düşen yılana sarılır” bilinciyle HDP’ye oy vermekte sakınca görmedi. Gerçi AKP’nin tek başına iktidarıyla PKK ile birlikte aynı çoğunluğu elde etmesinin hedefler bakımından bir farkı yok.
* * *
Dolmabahçe Sarayı’ndaki görüşmede, AKP ve HDP, “Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi, demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve Anayasal güvencelere kavuşturulması ve bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa” konularında mutabakata varmamışlar mıydı?
Bu mutabakattan sonra AKP, seçim bildirgesinde, Anayasa’da “etnik kimliğe referans yapmayan bir vatandaşlık tanımı”nın yapılacağından bahsedilmişti. Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün AKP sözcüleri, “Türk Milleti” kavramını kabul etmediği ve Türk kavramını etnik gruplardan biri olarak gösterdiği için bildirgedeki bu ifade, “Türklüğü Anayasa’dan çıkarmayı hedefliyorlar” olarak yorumlanmamış mıydı?
AKP’den Mardin Milletvekili seçilen Orhan Miroğlu, seçimden önce “Mardin kantonundan yazıyorum” başlığıyla, özerkliğin ilk adımları olan uygulamaları ünlem işaretiyle güya eleştiren bir yazı yazmıştı. Diğer taraftan AKP’nin kuruluşu sırasında uluslararası güç odakları, mesela CFR tarafından desteklenmesinin asıl sebebi, “yerel yönetimlere özerklik” konusunda bu merkezlere teminat vermiş olmasıydı. PKK’nın ara hedefi olan özerklik, AKP’nin varlık sebebidir. Zaten çözüm sürecinin varlık sebepleri olduğunu Yalçın Akdoğan resmen açıklamıştır.
* * *
Kendileri açısından mesele şu ki, AKP ve HDP’nin siyasal gücü, özerkliği ve Türklüğü Anayasa’dan çıkarmayı kabul ettirmeye yetmiyor. Bunun için CHP veya MHP’nin desteği de gerekiyor ki bunu yapan iktidar, halk tarafından seçimleri filan beklemeden alaşağı edilmesin ve Amerikan planı bozulmasın!
MHP yönetimi, bugüne kadar kendisine bağlı kitleleri zapturapt altında tuttu ve iktidarın uygulamaları biraz da bu sayede sorunsuz devam etti. Şimdi de AKP-CHP koalisyonu ile AKP-HDP’nin ortak hedeflerine CHP doğrudan ortak edilmek isteniyor. Devlet Bahçeli’nin böyle bir koalisyona seçim gecesi yol vermesi ve kendilerinin ana muhalefet rolünü üstleneceklerini belirtmesi başka neyin işaretidir?
* * *
Tayyip Erdoğan’ın Deniz Baykal’ı davet etmesi, taviz de vererek “Ak Saray”da değil de Dışişleri Konutu’nda görüşmeyi kabul etmesinin, kendi durumunu meşrulaştırmak dışında, çözüm sürecini, yani şimdilik özerkliğe doğru giden bölünme sürecini devam ettirecek bir koalisyon oluşturmak dışında ne gibi bir hedefi olabilir?
Baykal, “Bir an önce Türkiye’de istikrarın sağlanması, çözümün bulunması gerektiği konusunda ortak bir anlayışa sahip olduğumuzu gördüm. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir an önce hükümetin oluşması anlayışı içinde olduğunu, olası bütün modelleri değerlendirmeye olumlu yaklaşacağı izlenimini aldım” diyor ama asıl konu AKP-CHP koalisyonudur!
* * *
Dün, Türklerin Anadolu’dan Rumeli’ye geçişinin 661. yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Gelibolu’nun Karainebeyli köyünde düzenlenen törende Gelibolu’nun fethini sağlayan “Rumeli fatihi” Gazi Süleyman Paşa’nın komutanlarından Ece Bey, mezarı başında anıldı.
Peki ya ondan önce 26 Ağustos 1071’de Anadolu’nun kapılarını Türklere yeniden açan Alparslan’ın Malazgirt Zaferi’nin geçtiği ova ve çevresi ne olacak? Malazgirt, çözüm sürecinin neresinde kalacak? Zafer haftasını, sadece Büyük Taarruz’u anarak mı geçiştireceğiz?