AKP’nin sarıldığı can simidi!
Tayyip Erdoğan, Anayasa’daki Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı ilkesini çiğneyerek seçimleri etkileme toplantılarına devam ediyor. Siirt konuşmasında, “Minareler süngümüz, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker” diye şiir okuduğu için hapsedildiğini ileri sürerek engelleri nasıl birer birer aştığını anlattı, Kürtçe Kur’an bastırdıklarını tekrarladı, “CHP, imam-hatipleri kapatacak” iddiasını tekrarladı!
Erdoğan, istismar eleştirilerini cevaplandırırken de “Kur’an’la büyüdüm, Kur’an’la yaşıyorum” diyerek de yeniden mızrağının ucuna Kur’an sayfalarını geçirdi.
* * *
Bir defa daha anlaşıldı ki AKP ile klâsik siyasi yöntemlerle mücadele edilemez. 2011 seçimlerinden önce bir dostumun belirttiği gibi “AKP bir siyasi parti değildir, AKP yeni bir dindir. AKP hareketini İslam tarihindeki Muaviye hareketine benzetiyorsunuz. Evet ama şimdiki hareket ondan da öteye, yeni bir din niteliği taşıyor. Böyle bir hareketle siyasi parti kuralları çerçevesinde yarışmak mümkün değildir. Yeni bir din ile nasıl mücadele edilebilirse, AKP’nin karşısında ancak o yöntemlerle bir alternatif oluşturulabilir.”
Yeni bir din, İslâm’a göre mümkün değildir. Bu sebeple, AKP, “günah işleme özgürlüğü” isteyen veya “yolsuzluk, hırsızlık değildir” diyen fetvacıları üzerinden İslâm’ı tahrip ederek kendi anlayışlarını din yerine kabul ettiriyor.
Bu zihniyetle sadece Atatürk mücadele edebilmişti. Çünkü o, “Şüphe yok ki, arkadaşlar, millet birçok fedakârlık, birçok kan pahasına, en nihayet elde ettiği hayat dayanağına kimseyi tecavüz ettirmeyecektir. Bugünkü hükümetin, meclisin, kanunların, anayasanın mahiyeti ve hikmeti hep bundan ibarettir” kararlığındaydı.
Atatürk, “Vakta ki Muaviye ile Hz. Ali karşı karşıya geldiler. Sıffin vakasında Muaviye’nin askerleri, Kur’an-ı Kerim’i mızraklarına diktiler ve Hz. Ali’nin ordusunda, bu suretle tereddüt ve zaaf husule getirdiler; işte o zaman hak olan Kur’an, haksızlığı kabule vasıta kılındı” sözleriyle İslâm’ın başına geleni özetliyor ve “Onların menfi yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim gayeme değil, o adım benim milletimin hayatına karşı bir kasıt, o adım milletimin kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle hemfikir arkadaşlarımın yapacağı şey, mutlaka o adımı atanı tepelemektir” diyordu!
Şimdi de miting meydanlarında eline alıp sallamak suretiyle hak olan Kur’an, haksızlığı kabule vasıta kılınmıyor mu?
* * *
AKP’nin Anayasa değişikliği referandumu, başkanlık sistemi, “Yeni Türkiye” gibi bütün siyasi girişimleri, Muaviye’nin, bir oyunla hilafeti ele geçirmesi gibidir. Ve AKP’nin mızraklarının ucunda, yani medya ve propaganda ordusunun elinde de Kur’an vardır!
Kanal seferinden sonra Kudüs’ü işgal eden İngiliz general Allenby, kendisini Müslümanlara “El Nebi” diye yutturabilmişti! Yine İngiliz casusu Lawrence de Müslüman Arapları, Osmanlı devleti aleyhine aynı mantıkla kışkırtabilmişti.
Oysa açık bir gerçek ki AKP, Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığını da üstlenerek Haçlı orduları ile iş birliği yapmış, onların kurduğu El Kaide gibi IŞİD gibi, El Nusra gibi örgütlere dolaylı veya dolaysız lojistik destek ve asker sağlayarak Libya, Suriye gibi İslam ülkelerinde ne kubbe bırakmıştır ne de minare!
İngiltere’de, Afganistan’a, Irak’a gönderilecek askerlerin eğitimi sırasında, askeri poligonlarda, hedef tahtası olarak, yeşil kubbeli maketler kullanılır.
Tayyip Erdoğan döneminde de, kubbeler, Haçlı ordularının hedef tahtası olmuş, minareler, türbeler yıkılmıştır.
Böyle bir hareketin elinde yine bir istismar vasıtası olarak Kur’an gördüğünüz zaman biliniz ki halkı Allah ile aldatmaktan başka bir çareleri kalmadığını kendileri de görüyor.