AKP’nin ‘ak’lavçısı
Dinî hükümlerin nasıl eğrilip büküldüğünü ibretle seyrediyoruz.
Prof. Dr. Hayrettin Karaman “Ak Parti’nin fetvacısı” dedirtecek iddialarda bulunuyor, hükümler veriyor. Yeni bir fetvası daha:
“Kesilen birkaç ağacı bahane edip hükümeti ihtilal ile düşürmeye kalkışanların derdi nasıl ’ağaç’değilse, günlerden beri yolsuzluğu bahane ederek başta Sayın Başbakan olmak üzere Ak Parti iktidarını yıpratmaya çalışanların da dertlerinin yolsuzluk olmadığı anlaşılıyor.” (“Yolsuzluk üzerine”, Yeni Şafak, 9 Şubat 2014).
Hoca sen (“siz” demek içimden gelmiyor!) yolsuzluk var mı, yok mu onu söyle! Yazının aşağısında “şüpheli” bakanların istifa ettiğini, çocuklarının tutuklandığını söylüyorsun... “Tamam, yolsuzluk ortaya çıktı, hesap görülecek, bundan sonra ortaya çıkarılanlar hükûmeti yıpratmaya yöneliktir.” demeye getirmiyor, doğrudan diyorsun!
İnsan sıkılır, hayâ eder!
Bu yolsuzluklar hükûmetin çekilmesini gerektirirdi. Dört bakan gidiyor, dört! İddialar çok vahim... Kendisine güvenen bir hükûmet, “Hesap vermeye hazırız!” derdi. İşi “paralel devlet”e (her ne ise bu!) yıktı, hayali düşmanları üzerinden kendisini “aklama”ya çalışıyor. Destekçileri de, din adına konuşan Hayrettin Karaman ve gibileri...
Birileri elbette hükûmetle uğraşır. Eğer ortada bu kadar yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet olmasaydı uğraşabilirler miydi? İnsan, açığını bulur bulmaz vurur. Verilemeyecek bir kuruşluk hesabım yok, diyebilecek durumda olmalıydı.
Hoca sen neyi savunduğunun farkında mısın allasen? Farkında değilsen, “fetva” ehliyetin yok demektir. Farkındaysan, çok vahim; hükûmeti destekleyen yazıların, “Hoca da mı suça iştirak ediyor?” istifhamını doğurur.
“Bağlamından kopardılar!” diye bir söz icat ettiler. Ne demektir bilmiyorum ama senin “Yanlış anladılar.” dediğin fetvayı hiç yanlış anlamadık. En azından ben anlamadım. Çok kişi üzerinde durdu ve ortak hüküm: “Hoca rüşvete fetva veriyor!” oldu. Hüküm verenlerin, senin kadar fıkıh meselelerine dalmış (ve kaybolmuş) olmasa da, dinî hükümlerin yerini tayin edebilecek, kıyasla bir netice çıkarabilecek “okumuşlar” olduğunu belirteyim.
Hoca’nın çok tartışılan fetvasını birçok kişi gibi ben de -önemine binaen!- köşeme Hoca’nın istediği gibi noktasına, virgülüne dokunmadan taşıdım. Geçmiş yazılarımda görülür. Hoca’nın tekrarladığı fetvasını 9 Şubat’taki köşesinde de okursunuz.
Hoca’nın söylediklerini, R. T. Erdoğan ve “yandaşları” hile-i şer’iyye ile kendisine çok rahat yontar ve yontmuştur.
Ak Parti’yi “aklayan” Karaman, “aklavçı” (Türkistan Türkçesinde “avukat”.) kimliğinden sıyrılıp “âlim” kimliğiyle düşünürse neye fetva verdiğini görür, diyeceğim ama ihtimal vermiyorum; geçti artık...
Hoca’dan bir fetva isteyeceğim:
“İki gün önce köşende tekrarladığın fetvana göre, R. T. Erdoğan’ın ihale verdiği/kazandırdığı iş adamlarından bir gazetenin ve tv’nin satın alınması için yüklü miktarda para toplanması câiz midir, değil midir? Bu para toplama nüfuz ticaretine ve rüşvete girer mi, girmez mi?”
Hoca’nın tavrı üzerine daha önce de yazmıştım:
“... lâ yegurrennekum bi’llâhi’l-garûr” (“O çok aldatan (şeytan), sakın sizi Allah ile aldatmasın!”) (Lokman, 31/33, Fâtır, 35/5).