AKP ve Erdoğan'ın Zaferi
Önce şu tespiti yapalım: Cumhurbaşkanı Erdoğan'la en yakın cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce arasında 20 puan fark 10 milyon oy var. Bu her şeyin üstünde takdire şayan bir durumdur.
Dahası 16 yıldır toplumun içinde ve önünde olan, onlarca badire geçirmiş olan bir Erdoğan'ın hala toplumda karşılığının bu kadar yüksek olması, dahası bu kadar oyu almış olması her türlü takdirin üstündedir.
Sezar'ın hakkı Sezar'a diyerek hakkını teslim edelim.
24 Haziran seçimlerinin bana göre en sıkıntılı yanı OHAL şartlarında yapılmış olmasıdır. Keşke OHAL şartlarında yapılmış olmasaydı.
Hemen burada şunu da belirtelim ki seçimler OHAL şartlarında yapılmamış olsaydı da sonuç değişmeyecekti.
Asimetrik siyaset!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu başarısı demokrasiyi tartışılır kılan gerçeklerin üzerini de örtmemesi gerekir.
"Bal tutan parmağını yalar" söylemi dikkate alınsa bile iktidar ile muhalefet arasındaki dengesiz propaganda ve tanıtım konusunda da şartların eşit olmadığı görülür.
Vaziyet şöyledir:
-Algı yönetme, etkileme, siyasi pazarlama, kamu diplomasisi, devlet imkânlarını kullanma, devlet bürokrasisini siyasi gücünü göstermede kullanma konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'nin etkinliği ve üstünlüğü tartışılamaz.
-Sürekli ve süresiz konuşma, iktidarda olup muhalefet gibi davranma, kendi neden olduğu sorunları muhalefete ihale etme hususunda da iktidar sanılanın çok ötesinde başarılı olmuştur.
-"Güçlüyüm ezerim", "hain ve FETÖCÜ ilan eder içeri tıkarım", "mal varlığına el koyarım" korkusu yaratarak mütedeyyin vatandaşı manipüle etme hususu da OHAL şartlarında etkili olacağından kimse kuşku duymamalıdır.
-'OHAL ile demokrasi' uyuşmazlığı bir tarafa her yana "ey" çekilerek kahraman olunabileceğini iktidar herkesten daha iyi halka gösterdi.
-İktidarlarının ilk yıllarında muhalif stratejik düşünce kuruluşları yandaşlaştırıldı. TRT AKP'nin sesi haline getirildi. Sonraki süreçte sırayla etkili televizyon, basın ve medya havuzlar oluşturularak satın alındı. Merkez medya ise baskı altına alınarak ya iflas ya satış tercihi ile başbaşa bırakıldı.
-"Milli Görüş" gömleğini çıkararak, BOP Eş Başkanlığını bırakarak, Türk Milleti demeye başlayarak "MİLLİ"; Eti, samanı, kuru fasulyeyi hatta son zamanlarda patates ve soğanı ithal edileceğini açıklayarak "YERLİ" olunabileceğini de AKP dosta düşmana gösterdi.
Şartların eşit kılınması sorunu!
Demokrasi her şeyden önce şartların eşit kılınmasıdır. Demokrasilerde siyasi partiler eşit şartlar ve aynı kurallarla seçime girerler. Seçimlerin eşit şartlarda gerçekleşmemesi, seçim sonuçlarını zorunlu olarak tartışılır kılar. Seçim sürecinin başlamasından sonuçların açıklandığı saate kadar seçimlerin serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılması seçimin güvenliği için zorunludur. Bu ilkelerin ihlali, istismarı ve yok sayılması seçim güvenliğini ortadan kaldırır.
Bütün bu şartlar 24 Haziran seçimlerinde görünürde gerçekleşmiştir. Gerçek durum ise tartışılır haldedir.
Demokrasi, şartların eşit kılınmasıdır. Hiçbir alanda şartları eşit olmayan Türkiye'deki iktidar ve muhalefet partilerinin seçimde karşı karşıya gelmeleri söz konusu olmuştur.
Şartların eşit olmadığı yerlerde adalet, her zaman beyaz atlısını bekleyen bir sevgili gibidir.
Yasa ve anayasa iktidarın ihtiyaçlarına uydurulmuştur.
Eşit olmayanlara eşitmiş muamelesi yapmak ise her şeyden önce demokrasiye ihanettir.
Unutulmamalıdır ki erken seçimin tarihi, şümulü, yöntemi, kararı, şartları iktidar tarafından dayatıldı.
Ancak unutmamak gerekir ki yasaların halkın değil de iktidarın ihtiyaçlarına göre eğilip büküldüğü yerde adaletten değil ancak zulümden bahsedilebilir.
Yukarıda saydığımız bütün şartlar eşit olsaydı sonuç değişir miydi? Sorusuna objektif ve dürüstçe şu cevap verilebilir: Muhalefet lehine bazı kazanımlar olurdu ama sonuç değişmezdi!