AKP neden düşüşe geçti?
AKP’nin ideolojik takıntılarla hareket eden bir parti olduğunu herkes biliyor ama seçmenin çoğunluğu bu tür kriterlere göre oy vermiyor. Milyonlarca insan, doğrudan kendi ekonomik hayatına bakıyor ve ona göre oy kullanıyor. Bundan, “Geçim derdinde olan vatandaş, ülkenin geleceği ile ilgilenmiyor” anlamı çıkmaz. Fakat geniş kitleler, aydınlar kadar Türkiye’nin geleceğinden endişe etmiyor. Bu durum Türk Milleti’nin tarihi özgüveninden kaynaklanıyor. Sanki genetik bir kodlama yapılmış gibi insanımız “Türkiye’ye bir şey olmaz” gibi bir kabulle hareket ediyor.
Geniş kitleler Cumhurbaşkanı makamına kadar yükselmiş olan Tayyip Erdoğan’ın “Yeni Türkiye projesi” ile rejimi değiştireceğini düşünmüyor. Hatta Diyanet İşleri Başkanı’ndan “Sadece Türkiye’nin değil, İslam dünyası’nın dini lideri” diye bahsetmesini de rejime bir tehdit olarak görmüyor. Aksine böyle bir liderlikten garip bir millî heyecan bile duyabiliyor! Tayyip Erdoğan işte bu duygulara, yani bilinçaltına hitap ediyor ve başka sebeplerden düşüşe geçen AKP’yi kişisel çabası ile toparlamaya çalışıyor.
* * *
Öyleyse AKP neden düşüşe geçti? Bu sorunun cevabını CHP milletvekili adayı İlhan Kesici, “AKP dönemi: 2003-2014 temel ekonomik göstergeler, nereden nereye” başlıklı incelemesi ile veriyor:
-AKP iktidarının 2007-2014 arasında sağladığı yüzde 3.3’lük ortalama büyüme hızı, cumhuriyet tarihinin en düşük rakamı! Aynı dönemde Türkiye’ye benzer ülke gruplarının ortalama kalkınma hızı yüzde 6-7 düzeylerinde.
-Kişi başına düşen millî gelir, bir ara 10 bin dolara yükselse de 2014’te, 2009’deki 8.500 dolar düzeyine düşmüş durumda.
-2003-2014 arasında, toplam 1 trilyon 980 milyar dolarlık ithalat yapılmış, buna karşılık, 1 trilyon 324 milyar dolarlık ihracat görünüyor. Aradaki açık, 656 milyar dolar! Toplam dış borç 398 milyar dolara yükseldi.
-İmalat sanayinde, iç tasarruflarda ve yatırımlarda gerileme var. Büyüme, dış finansmana bağlı olduğu için kırılgan. Türkiye, dünyanın en kötü 15 ekonomisi sıralamasında 9’uncu sırada!
Kesici, son olarak 2030 yılı ile ilgili bir tahminde bulunmuş. Mevcut ekonomik gidişat değişmezse Türkiye’nin dünyanın en büyük ekonomileri sıralamasındaki 17’nciliği de değişmeyecek. Yani, AKP’nin uyguladığı ekonomi politikaları ile halkın ekonomik durumunda bir düzelme olması mümkün değil.
* * *
Durum böyle olunca, Tayyip Erdoğan, miting meydanında AKP adına eline Kur’an alıyor, başörtüsü ve imam-hatip kozlarını hatırlatıyor, Rumelihisarı’ndaki tarihi bir mescidin restore edilerek ibadete açılmasını ülke meselesi haline getiriyor, hızını alamayıp Katoliklerin dini lideri Papa ile bir tuttuğu Diyanet İşleri Başkanı’na “Türkiye’nin, hatta İslâm dünyasının dini lideri” yani Halifelik gibi bir unvan bahşediyor, İstanbul’un fetih gününe sığınıyor...
Erdoğan, AKP’nin düşüşünü durdurmak için Suriye’ye girmek istedi, ordu direndi ve başaramadı. Bu gidişle Ayasofya’yı ibadete açmak gibi bir yola gidebilir. Bu yönde kamuoyu oluşturmak için ilgili ilgisiz herkes konuşuyor! Böyle bir adım atar da seçimden iyi bir sonuç elde ederse, seçim sonrası geri adım da atsa, atıyla birlikte Üsküdar’a geçmiş, yani Başkanlık Sistemi için, “Yeni Türkiye” dediği, Türk vatanı olmaktan çıkarılmış Türksüz bir Türkiye için hatta Turgut Özal’ın Korkut Özal’a anlattığı etnik yapıya göre bölünmüş federe devletlerden oluşan “Anadolu Cumhuriyeti” için önündeki engelleri aşmış olacak...
Fakat 17-25 Aralık’ta kadrosu ile birlikte suçüstü yakalandığı ve nihayet ekonomideki düşüş vesilesiyle Allah ve millet bu fırsatı ona tanımayacak!