AKP hükümeti Türkmenleri de unuttu!
Bölgemizde; bunca kanlı çatışmalar ve sert politik görüşmeler olurken ne yazık ki gerek Irak’ın Kuzeyi’ndeki, gerek Suriye’nin Kuzeyi’ndeki soydaşlarımızın “varoluş” hakları ortaya getirilemiyor.
Neredeyse hem Irak’ta, hem Suriye’de haritalar değişiyor, “bildik” oluşumlar rejimler haline dönüştürülüyor, yeni yeni yönetimler “ben de varım” diyor.
Yıllardan beri hakları verilmeyen, her türlü yönetimde söz sahibi olamayan en fecisi sık sık silahlı saldırılarla karşılaşan Türkmenlerin hiçbir “politik” faaliyetleri bulunmuyor.
Her ne kadar, son zamanlarda basın yayın organlarında Türkmenlerin, Kürt yönetimiyle iş birliğinden sık sık söz ediliyorsa da, bir “oyalama” taktiğinden ileri bir gelişme olmuyor.
Kürtlerin, silahlı kuvvetleri, askeri ve polis okulları, bankaları, üniversiteleri, yirmi yıl önce sınırı çizilmiş ülkeleri, yani ilan edilmemiş ve alt yapısı her alanda tamamlanmış sözde devletleri bulunuyor.
Kürt yönetimi hızlı adımlarla devlet olma yolunda ilerliyor.
Türkmenlerin ana yurdu Türkmeneli’nin bugün Kürt güçlerinin işgali altında olduğu biliniyor.
Hatta, Türkmen şehir ve kasabalarının hemen hemen hepsi, Kürtler tarafından yönetiliyor.
Gerçekten de Irak’ın Kuzeyi’nde de, soydaşlarımızın durumu yürekler acısı bir manzara arz ediyor.
Kerkük’ün önemli isimlerinden dostumuz Fevzi Türker’in aşağıda ibretle okuyacağınız tespitleri, insanı yüreğinden hançerliyor;
“Yüz binlerce Kürt’ün, Türkmen bölgelerine planlı göçü sonucunda bu bölgelerdeki Türkmen nüfus yoğunluğu tehlikeye girmiştir.
Türkmenlerin hali hazırda, Kürtlerinkine benzer güçlü siyasi parti ve örgütleri, silahlı güçleri, sığınacak güvenli bölgeleri, ekonomik güçleri, milli şuur ve kültürün yayılmasına katkı sağlayacak güçlü basın-yayın organları ve en önemlisi uluslararası destekleri yoktur.
Türkmenlerin bugünkü durumlarıyla Kürdistan’a katılmaları veya Kürt yönetimiyle iş birliğine gitmeleri sonlarını getirebilir, zira Kürt yönetiminin Türkmenlere karşı iyi niyetli olmadığı ortada.
1993’te hazırlamış oldukları ile şimdiki Anayasaları bunu göstermektedir.
Kürdistan Anayasası Türkmen halkını, Irak’ın kuzeyinde, Kürtlerden sonra ikinci halk olmasına rağmen küçük bir azınlık olarak öngörmektedir. Böyle bir şoven zihniyetle işbirliğine gidilir mi?”
Fevzi Türker’in uyarıları, aslında öteden beri bilinen ve bazen dile getirilen trajik satırları içeriyor.
Kürtlerin, Türkmenlere karşı açıkça iyi niyetli olmadıkları, Saddam rejiminin 2003’te yıkılmasıyla, Türkmen bölgelerini işgal etmeleri ve planlı göçe tabi tutmalarıyla kendini gösteriyor.
Nitekim, Türker’in; düşüncelerinden de durum apaçık anlaşılıyor;
“Türkmenler, geleceklerini kendi özgür iradeleriyle belirlemelidirler.
Türkmenleri, bugünkü eşit olmayan şartlarla Kürt bölgesine yamalama çabaları, Türkmenlerin ölümü ve asimilasyonlarla yok olmaları demektir.
Arapların Şii ve Sünni olarak iki ayrı devlete ayrılmaları ihtimal dahilindedir, Kürtlerin devleti zaten hazır.
Araplar bölünme sürecine girdiğinde, büyük çoğunluğunu Türkmen bölgelerinin oluşturduğu ihtilaflı bölgeler, büyük bir ihtimalle Kürt bölgesine ilhak ettirilecektir, işte o zaman Türkmenler, asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır.
Türkmenleri, bu ciddi ve tehlikeli durumdan korumak, halk olarak yok olmalarını önlemek, ancak özerk bir Türkmen bölgesinin kurulmasıyla mümkün olabileceği biliniyor.”
Belirtildiği gibi, bu özerk bölgeyi kurabilmenin tek ve çok çetin yolu fedakârlık, hür irade, milli inanç, gönül ve fikir birliği gerektiren uzun nefesli iktisadi, içtimai ve siyasi devrimden geçiyor.
Öte yandan, Türkmen davasının ileri gelen isimlerinden Cüneyt Mengü’nün; “Türkiye’nin Filistin ve Somali benzeri ülkelere verdiği desteği tasvip etmekteyiz.
Ancak Türkmenlerin de aynı desteğe ihtiyacı olduğunu vurgulamak isterim. Bu günlerde Irak’ın geleceği ile ilgili bir dizi senaryolardan söz edilmektedir. Ancak bu senaryolarda Türkmenlere ciddi bir yer verilmediği ve Irak siyasi denkleminin dışında kaldıkları görülmektedir” serzenişi de kulaklarımızı çınlatıyor.
Suriye’nin Kuzeyi’nde cereyan eden olayları da göz önüne alarak, AKP hükümetinin en hafifinden “gaflet” içerisinde olduğunu da bizim belirtmemiz icap ediyor.