AK-Titanik’in Batışı (2)
“AK-Titanik’in Batışı” başlığıyla kaleme aldığımız yazıda 13 yıldır iktidarda olan bir partinin batışa doğru giden öyküsünü yazmıştım. Malumunuz; koalisyon görüşmeleri harareti yüzünden batan gemideki panik dalgasını sizlere aktarmaya devam edemedim.
Sizlerden gelen yoğun istek üzerine bayram tatili arasında AKP kulislerine devam ediyorum. Bakın, buzdağına çarpan saltanat gemisinde neler oluyor?..
Davutoğlu’ndan stratejik derinlikli medya
Saray’a yakın havuz medyasından ‘karı-koca’ yazarların Ahmet Davutoğlu’nu hedef alan yazılar yazması ve bu medyanın sürekli Erdoğan’ı ön planda tutarken Davutoğlu’nu görmezlikten gelmesi üzerine “Başbakan” ekibi harekete geçti. Davutoğlu ekibinin ön-ayak olmasıyla Mavi Marmara Ekibi tarafından ‘Diriliş Postası’ gazetesi kuruldu. Davutoğlu ekibi, saraya karşı ‘stratejik derinliği’ olan bir medya oluşturmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Ortada kalan Akdoğan’ın yeni görevi, PKK ile ilişkiler
Erdoğan’ın Saray’a çıkmasının ardından saray ile Başbakanlık arasında sürekli gelip giden Yalçın Akdoğan’ın ne Erdoğan’a ne de Davutoğlu’na yarandığı ortaya çıktı. “HDP baraj altında kalır” diyerek sarayı umutlandıran Yalçın Akdoğan, HDP’nin barajı geçmesiyle birlikte Saray’ın öfkesine maruz kaldı. Erdoğan’ın, Yalçın Akdoğan’ı 7 Haziran sonrasında pek de görmek istemediği ve “Erdoğan’ın sözcüsü” , “beyin yapıcısı” gibi hareket etmesinden sıkıldığı dile getiriliyor. Davutoğlu’nun ise, sürekli gelgit yaşayan ve çözüm/çözülme süreci konusunda tahrik içerikli açıklamalar yapan Akdoğan’ı sildiği, o nedenle de koalisyon görüşmelerinde müzakere sürecini Yalçın Akdoğan’a değil Ömer Çelik’e verdiği belirtiliyor. Davutoğlu’nun çözüm/çözülme sürecinin raydan çıkmasında etkisi olduğunu düşündüğü Akdoğan’ı, İmralı/Kandil/HDP ile ilişkilerden sorumlu başkan yaptığı ve “durumları düzeltmesini” istediği ifade ediliyor.
“Reis-Hoca savaşı”
danışmanlar arasında başladı
AKP’de “Reisçiler” ve “Hocacılar” olarak bilinen iki yapı, 7 Haziran sonrasında iyice belirginleşti. Erdoğan’ı savunan “Reisçiler” ile Davutoğlu’nu savunan “Hocacılar” arasında havuz medyası ve sosyal medya üzerinden büyük bir savaş başladı. Kılıçları çeken danışmanlar, birbirlerine sürekli suçlamalarda bulunuyor. 7 Haziran sonrası saray ve AKP’de “sorumlu kim” arayışı başladı. Anket üzerine anket yaptıran taraflar, sorumluluğu birbirlerine atmak için yoğun çaba sarf ediyor. Erdoğan’ın gözde danışmanları Mustafa Varank ve Bülent Turan’ın Davutoğlu’nu doğrudan hedef almamak için onun başdanışmanları olan Ali Sarıkaya ve Hatem Ete’ye karşı kampanya yürüttükleri öğrenildi.
Mustafa Varank ve Bülent Turan ikilisine karşı Ali Sarıkaya ve Hatem Ete’nin de büyük bir kampanya içinde oldukları son olarak Saray’ın önerisine, yapılmasını istemesine rağmen İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın grup başkanvekili yaptırılmamasında Davutoğlu’na etki yaptıkları dile getiriliyor. Erdoğan’ın danışmanlarının ise bu duruma çok sinirlendikleri, Bülent Turan’ın basına kapalı grup toplantısında açık açık, “Saray’ın arzularının yerine getirilmediğini vurguladığı ve Davutoğlu’nun kararına tepki gösterdiği” belirtiliyor.
Davutoğlu’nun Ağustos planı
ve Huber resti
Ahmet Davutoğlu, Eylül sonuna kadar yapılması gereken AKP kurultayını Ağustos’ta yapmayı düşünüyor. AKP’nin MKYK’sını tamamen yenilemeyi planlayan Davutoğlu’nun gerekçesinde, buradaki toplantılarda konuşulanların neredeyse tamamının Saray’a aktarılmasının ve daha sonrasında Erdoğan’ın aleyhte konuşanları hesaba çekmesinin etkili olduğu biliniyor.
Ayrıca, 7 Haziran seçimleri sonrasında İstanbul’da Huber Köşkü’nde yapılan görüşmede Erdoğan ile Davutoğlu’nun restleştiği konuşuluyor. Çok kritik bir havada geçen görüşmede Erdoğan’ın seçim sonuçlarının başarısızlığını, “meydanlarda başkanlık sistemini savunmadınız, ikili bir görüntü verdik” diyerek Davutoğlu’nu suçladığı, Ahmet Hoca’nın ise, “efendim, siz meydanlara inince biz kendimizi ifade edemedik, vatandaş Cumhurbaşkanını başka bir yere koyuyor” diyerek karşılık verdiği öğrenildi. AKP’de Saray ve Davutoğlu ilişkileri için “Huber öncesi/Huber sonrası” yorumlarının yapıldığı belirtiliyor. İlk fırsatta kendisini harcayacağını bilen Davutoğlu’nun Huber görüşmesinden sonra kongreye yönelik bir parti programı hazırlattığı ve bunda sadece “tek başına iktidar” sloganının işleneceği, “başkanlık sistemini de başkanlığı getirecek anayasa değişikliğini de telaffuz etmeyeceği” ileri sürülüyor.
Ramazan Bayramınız kutlu olsun. Rabbim, Türk Milletini bölünmez bütünlüğü ile nice Bayramlara eriştirsin...