'Ak Parti kayığı'
Fena kapıştılar.
Ak Parti'de sular durulacak gibi görünmüyor. Önceki günden itibaren yeni bir safhaya girildi.
"Kararnameyi ucu açık bırakmayın, bir tarihle sınırlandırın." dendi sadece... Küçücük bir talep köpürtüle köpürtüle ne hâle getirildi! ("Köpürtmek" deyimi R. T. Erdoğan'a aittir. Asıl köpürten kim?)
"Cumhurbaşkanı" R. T. Erdoğan, "Ak Parti Genel Başkanı" sıfatıyla partisinin ilk kongrelerine katılıyor. Önceki gün Sinop kongresindeki konuşmasında, Ak Parti'nin kurucularından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, yine adını vermeden alabildiğine yüklendi. Hemen ardından A. Gül Twitter hesabından "adrese teslim" cevap yolladı.
(Ara soru: "Reis" parti çalışmalarını Cumhurbaşkanlığı kesesinden mi, yoksa Ak Parti kesesinden mi yapıyor? Halkımızın bilmesi gerekir.)
696 sayılı KHK'nın 121'inci maddesi tartışılıyor, biliyorsunuz. "15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler..." idarî hiçbir muameleye tâbi tutulmayacaklar.
İstenen şey şu: "Aman çok tehlikeli... Durumdan vazife çıkartanlar olabilir. 15-16 Temmuz 2016 ile sınırlı tutun." Hepsi bu! (İran'daki olaylara dikkat! Bu maddeyi İran'a bakarak tahlil edebilirsiniz.)
Ama hükûmet edenler, "Hayır! Hayır! Asla!" diyorlar, başka bir şey demiyorlar. R. T. Erdoğan Sinop'ta, öyle bir konuştu ki, "Artık eski arkadaşlarıyla yüze yüze gelemez." dersiniz.
R. T. Erdoğan, Afrika dönüşü tayyare muhabbetinde, A. Gül'ün kararnameyle ilgili ilk açıklamasına karşılık, "Üzücü" demişti. Sonra A. Gül cuma namazı çıkışında, sözlerinin ardında durunca, bu defa "Yazıklar olsun!" dedi.
R. T. Erdoğan'ın Sinop'ta eski yoldaşları için söyledikleri:
"Biz bir yolda aynı dava arkadaşı değil miyiz? Nasıl oluyor da bir anda affedersiniz Bay Kemal'in kayığına biniyorsunuz. (...) Bizi şaşırtan, hiç beklemediğimiz bazı gelişmeler. Bu husumet kervanına bizim dava arkadaşlarımızdan bir kısmı nasıl katıldı, nasıl katılıyor? Yazıklar olsun! (...) CHP'nin ve birtakım terör örgütlerinin sırf millete hakaret etmek için açtıkları bir yoldan gitmenin adı olsa olsa fırsatçılıktır."
("'Bay Kemal' nereden çıktı?" Alparslan Türkeş'ten mülhem. Türkeş, 12 Eylül öncesinde Ecevit'e, aşırı sola kapı araladığı için çok kızar, ona "Bay Ecevit" diye hitap ederdi.)
Abdullah Gül, bu sözlerin hemen ardından R. T. Erdoğan'a cevap diyebileceğimiz şu açıklamayı yaptı:
"Bir süredir basın yayın organları ve sosyal medya üzerinden bazı milletvekilleri ve ilgili troller tarafından şahsıma karşı yapılan saygısızlık, hakaret ve ahlak sınırlarını aşan saldırıların son açıklamamdan sonra giderek arttığına dikkat çekiyorum. Partimizin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak, gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim."
Karşılıklı tarizler gösteriyor ki, bir hesaplaşma içine girdiler.
Önce "Bay Kemal'in kayığı" dendi, ardından "FETÖ'nün kayığı" denecektir. Hiç şüpheniz olmasın.
Bu saatten sonra ortalığın durulmasını beklemeyin... "Ak Parti kayığı" su almaya başladı.